ESASINDA sorunun cevabı basit: Aldatılan insan hangi ruh haline girerse muhakkak ki Devlet Bahçeli de aynı ruh hali içindedir.
Ama, Bahçeli çok da dertlenmesin. Kendisi Erdoğan tarafından yarıyolda bırakılan ne ilk kişidir, ne de son kişi olacaktır.
Üzerinde mutabık kaldıklarını Devlet Bahçeli’nin zannettiği YÖK EK-17’de yapılacak değişikliği AKP’nin imzalaması mümkün değildir!
Zira, başörtüsü bağlama tekniği vazeden değişiklik, bir dini diğerlerinden ayırt ederek Anayasa’nın hem eşitlik, hem de laiklik ilkelerine aykırılık yarattığı için, yasalaşması durumunda büyük bir ihtimalle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir.
Ancak, daha ötesi bu değişiklik maddesi türbanı dışlayarak hem onu bir siyasi sembol olarak kabullendiği, hem de sadece çeneden bağlanan başörtüsünü tarif ederek dolaylı yoldan bir kez daha yasakladığı için tabanda çoktan ön sarsıntılar yaratmıştır.
* * *
Akıl sahibi insanlar da "Peki öyleyse, iki taraf da bu mutabakatı nasıl imzaladı?" diye sorar ve rasyonel bir cevap ararlarsa, yanılırlar.
Zira, türban meselesi rasyonel akılla değil, duygusal tepkilerle çözülmeye çalışılmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan, İspanya’da kimseye sormadan, danışmadan, ortaya bir laf atmıştır. Evet, AKP yerel seçimler öncesi Milli Görüş’e yol açmak amacıyla türban için bazı girişimlerde bulunmaya çoktan karar vermişti ama Erdoğan "Velev ki..." sözleriyle başlayan cümlesini sadece külhanbeyi edasını pekiştirmek için sarf etmişti.
Arka planda bir hazırlık, yapılmış bir ev ödevi yoktu.
Ancak, pragmatik siyaset zekásını çok takdir ettiğim Erdoğan bu kez gafil avlandı.
Hem sözünü boşluğa düşürmek, hem de "hasadı toplamak" için tamamen siyasi çıkar hesabıyla topa MHP de girdi.
Ne var ki, MHP de hazırlıksızdı, o da zerre kadar ev ödevi yapmamıştı. MHP türbana sahip çıkarken ipleri elden kaçırmamak için YÖK EK-17’ye sarıldı ama o da hazırlanan metnin Anayasa’ya aykırılığını göremeyecek kadar aceleci davrandı.
Ayrıca, yerel seçimlerde "hasat toplamak" konusunda da yanılma ihtimali yüksektir. Zira, türbana sahip çıkarak AKP’ye kaptırdığı bazı muhafazakár oyları geri alabilir ama DYP ve ANAVATAN’dan, hatta CHP’den kaptığı laiklik hassasiyeti yüksek oyları bu çıkışıyla kaybedince ortaya nasıl bir kár-zarar bilançosu çıkacak, seçimlerde göreceğiz.
* * *
Şu anda binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete!
Anayasa’da değişiklik yapıldı ama ne değişti, anlayan yok! Değişiklikler zaten Anayasa’da var olan hakların bazılarına ilave vurgular yapıyor. Bu haliyle hayata geçerse isteyen istediği yorumu yapmaya yine devam edecek. Bazı üniversiteler yine başı kapalı kızları okula almazken, bazı öğrenciler de sınır tanımayan değişiklikleri çarşaf, sarık, vb. serbestiyeti olarak yorumlayacaklar. Üniversitelerde yine provokatörler cirit atacaklar.
Yok, eğer YÖK’te kılık kıyafetle ilgili sınırlamalar tarif edilecekse, dine (İslam’a) atıfta bulunulmadan, diğer dinler/inançlar dışlanmadan bu nasıl yapılacak, henüz çözüm getiren yok.
Ancak, ortada bir gerçek var. İki partinin topa aynı anda girmesiyle TBMM’de milli irade tecelli etmiştir ama milli iradenin tam olarak ne dediğini anlamak mümkün olmamaktadır.
Ben bunca kargaşa arasında ve AKP’nin yan çizeceği ayan beyan ortaya çıktığı bir ortamda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ruh halini merak ediyorum.
Kazık yemek insanda nasıl bir ruh hali yaratır, tahmin edebiliyorum ama yine de Devlet Bahçeli’nin kendisinden duygularını öğrenmek istiyorum!