Dayak cennetten (mi) çıkmadır!

TROYKA’nın ülkemizde toplanmasının şerefine ve 8 Mart Kadınlar Günü kutlamalarının getirdiği heyecanla polisin göstericilere attığı dayak ülkemizde ve Avrupa’da ilgiyle izlendi.

Polisin vatandaşa dayak atması ne bu hükümetle başladı, ne de bu hükümetle sona erecek.

Millet bu millet, polis bu polis olduğu sürece bu ülke daha çok dayak kaldırır!

* * *

Polisin izinsiz slogan atan vatandaşa attığı dayak, bana AB üyeliğiyle ilgili olarak 17 Aralık öncesi yayınladığım temel tezimi hatırlattı.

AB’ye tüm yasa, tüzük, yönetmelik, hatta tüm racon ve desturlarımız ile hazırlanabiliriz ama insan sermayemizi katiyen hazırlamıyoruz!

Bu durum sadece hükümetlerin eksiği değil, tedbir almakta topyekûn aciz kaldığımız bir konudur.

AB sürecinde insanımızı da değiştirmek zorunda olduğumuzu bir türlü akıl edemiyoruz.

Tek-doğrulu düşünce haritamızı çok-doğrulu düşünce haritasıyla değiştirmedikçe, AB üyesi olsak dahi, asla Avrupalı olamayız.

* * *

Atılan dayak kadar ilginç olan dayak sonrası bir bakanımızın sarf ettiği söz.

Bakan diyor ki:

- Ev sahibinin kabahati var da, hırsızın hiç mi kabahati yok!

Atılan dayak ve sarf edilen bu söz, tek-boyutlu düşünce haritamızda aynı koordinatları işaret ediyor:

1) Devlet ev sahibi, göstericiler hırsız, millet de hırsız olmasa dahi misafirdir.

2) Dayağın hak edildiği durumlar da olabilir.

3) Devletin görevini ifa edebilmesi için ‘zor’ ilk başvuracağı haktır.

4) Devlet, vatandaştan daha yüce bir varlıktır.

5) Güçlü olan ev sahibi olur.

6) Güçsüz olan ise hırsız muamelesi görür.

7) Gerçek hırsız, haydi haydi, eşek sudan gelene dek dövülebilir.

8) Gösterici (misafir) kızarsa, polis (ev sahibi) hırsından çatlar.

* * *

AKP
‘devlet-millet ilişkisini’ tersyüz etme vaadiyle başa geldi.

Zamanında Başbakan’ın düşünce suçlusu sayılmasına hep birlikte tepki verdik.

Şimdi de ‘devlet dayağına’ engel olamayan, hatta dayağa kulp arayan bir AKP ile karşı karşıyayız.

Başbakan ise ‘düşünceyi’ bizzat mahkemeye verip ‘suçlu’ ilan ediyor.

Hatta hızını alamayıp kedili karikatürle ilgili olarak:

- Çizgi özgürlüğünün de sınırı var, diyerek demokrasiye yeni bir açılım kazandırıyor! Churchill’i ve Blair’i ‘köpek’ olarak çizen düşünceye dokunmayan İngiliz demokrasisine de ‘sınır dersi’ veriyor!

* * *

Üzülerek görüyorum ki bu ülkede insan sermayesi; siyasetçisiyle, vatandaşıyla hiç ama hiç değişmiyor.

Hele hele siyasiler karakolda (muhalefette) doğru söyleyip, mahkemede (iktidarda) beter şaşıyorlar!

- Benim demokrasim bana, senin demokrasin sana!
Yazarın Tüm Yazıları