14.09.2005 günü yazdığım yazıda, OYAK Holding Genel Müdürü Dr. Coşkun Ulusoy’a, gazetelere yansıyan demeçleri çerçevesinde, TÜPRAŞ ihalesi öncesi aldığı ideolojik tavır nedeniyle eleştirel sorular yöneltmiştim.
Bugün yolladığı cevabı, yer darlığı nedeniyle biraz kısaltarak yayınlıyorum:
‘Sevgili Cüneyt,
14 Eylül 2005 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki ‘Coşkun Ulusoy’a Bazı Sorular’ başlıklı yazını okudum. Müsaadenle, ben bu yazımda da, üniversite yıllarımıza kadar giden arkadaşlığımız süresince yaptığım gibi ‘sen’ diye hitap etmek istiyorum.
Antalya’da OYAK İş Ortakları ve çalışanlarıyla yaptığımız toplantıda, TÜPRAŞ ve ERDEMİR’e ilişkin olarak yaptığım konuşmanın metnini ekte sunuyorum. Burada ve çekilen video kayıtlarında da görülebileceği gibi, konuşmam ‘yabancı sermayeye’ yönelik değildir. TÜPRAŞ’ın ‘özelleştiriliyor ise yabancılara gitmemesi gerektiği’ şeklinde bir ifadede bulunmadığım ortadadır. Açıkça ifade edeyim ki, bahsi geçen özelleştirmelere sadece Türk şirketleri giriyor olsaydı da ben aynı şahsi görüşleri ifade ederdim. Görüşüm olarak belirttiğim husus; TÜPRAŞ, ERDEMİR ve Türk Telekom’un özelleştirilmeye sunulmuş olmasını uygun görmediğim, ama madem özelleştiriliyorlarsa bizlerin, yani OYAK’ın, elinde bulunmasını arzuladığım şeklindeydi. Bir OYAK yöneticisi olarak aksini istemem herhalde zaten beklenemezdi. Ayrıca bu kuruluşların bizim devletimizin elinden çıkarak muhtemelen başka devlet kuruluşlarınca alınabilmesi ihtimalini, dünyada birçok ülkede bu sektörlerde var olan kamu paylarını ve prensipte özelleştirme anlayışında olması gerektiğine inandığım ana ruhu da düşünerek vurgulamıştım.
* * *
Sorduğun bütün sualleri, Antalya’daki konuşmamın bu hususlara değinen bölümüyle yanıtlayabileceğimi düşünüyorum:
‘...Benim gönlüm ne TÜPRAŞ’ın, ne ERDEMİR’in özelleştirilmeye sunulmasını istemiyordu. Ben özelleştirmeye karşı değilim, bazı alanlarda özelleştirilme yapılmasının gerekliliğine inanıyorum. Türk müteşebbisine nefes alanı verilmesinin, onun yaratıcılığının ortaya konulmasının gerekli olduğuna inanıyorum ve bu alanların çok sayıda olduğunu, Türkiye’de böyle alanların olabileceğini, varolan alanlardan da, devletin çekilmesi gerektiği alanlardan çekilmesi gerektiğine de inanıyorum... Ama bir TELEKOM, bir TÜPRAŞ, bir ERDEMİR’in katiyetle özelleştirilmesini de istemiyordum. Arkadaşlar, bunlar stratejik kuruluşlar, eğer satılacaksa muhakkak ki bizlerin elinde olsun...’
* * *
Sanıyorum ki, belirttiğim bu çerçevede OYAK’ın kendine ideolojik ve stratejik bir görev yüklendiğini söylemek herhalde haksızlık olacaktır. ‘Yabancı sermayeye’ yönelik bir ideolojik yaklaşımımın/yaklaşımımızın olmadığı, olmayacağı ortadadır. OYAK yıllardır yabancı ortakları olan, yabancı sermaye ile uyum içinde çalışmış, bu hususta öncü bir kurumdur. ‘Stratejik konum’ kavramına ve bankacılık dahil diğer hususlara yönelik yaptığım ilave açıklamalar ve bunlara ilişkin değerlendirmeler zaten Hürriyet Gazetesi’nde Sn. Erdal Sağlam’ın 8 Eylül 2005, Sn. Vahap Munyar’ın 9 Eylül ve 12 Eylül 2005 tarihli yazılarında da görülebilir. Ayrıca, yakın zamanlarda verdiğim beyanatlarda da, şartlara bağlı olarak ‘yabancı sermayeye’ ve prensipte ‘özelleştirmeye’ karşı olmadığım ama spesifik olarak bahsi geçen üç kuruluşumuzun özelleştirilmesini şahsen arzulamamış olduğumu belirtmiş bulunuyorum. Netice itibariyle, görüyorum ki bazen algılamalar ve yorumlar hakikatin önüne geçebiliyor.’