OBAMA’nın Türkiye ziyareti, Genelkurmay brifingi, Ergenekon’da 12. dalga, Fethullah Hoca’nın çeşitli "siyasi demeçleri", Güneydoğu’da Cumhuriyet Savcılığı ile Emniyet Müdürlüğü’nün yürüttüğü Kürdistan Demokratik Topluluğu’na (KCK) yönelik operasyon, TRT-Şeş’deki baskı iddiaları!
Bunlar yakın zamanın birbirinden kopuk, daha doğrusu kopuk gibi gözüken başat olayları. Olguları teker teker okursanız bağımsız anlamlar çıkabilir, birarada okumaya kalkarsanız tek bir anlam çıkabilir. Ben bugün ve yarın olguları birarada okumaya çalışacağım. Obama’nın ziyaretinden başlayalım.
Hemen herkes Obama’nın Türkiye’ye gelişini Türkiye’nin nakıs talihini değiştirecek olağanüstü bir olgu olarak takdim ederken ben sadece garsonun değiştiğini, mutfağın aynı olduğunu vurgulayan yazılar yazdım. Bunun içindir ki "Ilımlı İslam" söylemi ile "model ortaklık" terimlerinin çok da farklı olmadığını söyledim. Obama yönetimine yakınlığı ile dikkati çeken Ömer Taşpınar da Sabah Gazetesi’nde benzer yargılarda bulundu.
"Sonuçta Obama için Türkiye’yi en azından jeostratejik önemi kadar önemli kılan unsur Türkiye’nin Müslüman kimliğiyle, demokratik-laik kimliğinin bir arada var olabilmesi."
Ancak, aramızda bir nüans var. O jeostratejik önem ile Müslüman kimliği eşit tutuyor. Ben ise esas olanın jeostratejik önem olduğunu, bu yolda Müslüman kimliğin yardımcı unsur (ikincil) olarak vurgulandığını söylemeye çalışıyorum.
Taşpınar önemsenen "Müslüman kimlik" nedeni ile Ulusalcıların ön plana çıkacaklarını ummamalarını da salık veriyor. Ben bu saptamaya da katılıyorum ama yeni dönemde "cemaatlerin" de meydanı boş bulacaklarını düşünmüyorum.
* * *
29 Mart seçimleri öncesi ABD’nin Türkiye-Kuzey Irak ilişkilerinde mihenk taşı olarak gördüğü Güneydoğu’da Fethullahçılar, (yeni) Hizbullah ve Altan Tan gibi İslamcı aydınlar AKP için büyük gayret gösterdiler.
Tez şu idi. Devlet sizi red ettiğiniz "millet" bazında birleştirmeye zorluyor, biz sizi ortak payda "ümmet" bazında birleştirmek istiyoruz. Ümmet kardeşliği ile iktidar nimetleri birleştiğinde Güneydoğu’nun Kürtleri için selamet yolu açılacaktır.
ABD bu tezi yakından takip etmiş olmalıdır: "Kendi Kürdünü bu tezle kazanacak bir iktidar koalisyonuna Kuzey Irak teslim edebiliriz!"
Ama AKP + cemaatler + İslamcı aydınlar koalisyonu fos çıktı! Maddi rüşvetler de işe yaramadı. Kürtler illa ki "etnik kimlik" dediler.
ABD açıkça gördü ki, Ortadoğu için Türkiye’de cemaatleri ön plana almayı öneren "münevverler" meseleyi doğru dürüst kavramış değiller!
Cemaatler, AKP yalakaları ne derlerse desinler, siyasetin bal gibi içinde oldukları için "çağdaş cemaatler" değiller. Ama siyasi bir aktör olarak Güneydoğu’da da sanıldığı veya vaat ettikleri kadar etkin değiller.
Ancak, bu sonuç "Ulusalcıları" da ön plan çıkarmıyor. Zira, ABD’yi ilgilendiren Güneydoğu seçimlerinde onlar zaten hiç yoktular.
Ortaya bir gerçek çıkmıştır. Kuzey Irak’a giden yol illa ki DTP üzerinden PKK’ya uğramaktadır! Ancak, Güneydoğu denklemi Kuzey Irak için tek denklem değildir. Ülkenin bütünü düşünüldüğünde PKK faktörü bu sefer dizginlenmek zorunda olunan bir faktördür.
* * *
Bana öyle geliyor ki; bu kaos çeşitli örgütler tarafından birlikte algılandı ve Genelkurmay’ın Güneydoğu’ya dönük ılımlı mesajı, Fethullah Gülen’in kendi önemini hissettirme ihtiyacı ile ilgili demeçleri, paniğe kapılan unsurların Ergenekon’da estirdikleri 12. dalga fırtınası, Güneydoğu’da eski sert politikaların sivil taraflarca (Savcılık + Emniyet) sürdürüleceği mesajı (KCK operasyonu) birbirine karıştı. (yarın devam edeceğim.)