Büyükanıt ve hukuk

PAZAR günleri siyaset yazmayı sevmiyorum. Ama, "Yaşar Büyükanıt Söyleşisi" siyasi hayatımız açısından o kadar önemli ki, bu söyleşi hakkında ben de sıcağı sıcağına bir şeyler söylemek istedim.

Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar, Yaşar Büyükanıt’ı konuşturarak çok büyük bir iş başardılar. Muhakkak, bu söyleşiyi yapanlar hakkında da çok şey söylenecek ama her ikisinin soğukkanlı ve yargısız tavrı, ancak en önemlisi Rıdvan Akar’ın hemen her sorusunu belgelere dayandırması, beni etkiledi. Duayen Birand ile usta Akar çok iyi bir ikili.

* * *

Yaşar Büyükanıt emekli olduktan 9 ay sonra neden konuştu, tam bilmek mümkün değil. Ancak, ben Ergenekon Davası’nın konuşmasında etkin olduğunu düşünüyorum. Sağ olsun, bu dava herkesin sorgulanabileceğini tüm Türkiye’ye gösterdi. Sanki Büyükanıt da Hilmi Özkök’ün tanıklık ifadesine başvurulduktan sonra konuşma ihtiyacı hissetti.

* * *

Ben Büyükanıt’ın "Asker siyasete bulaşmamalı" mealli sözlerinden sonra "27 Nisan muhtıra değildir ve hedef de Cumhurbaşkanlığı seçimi değildi" sözlerini TV’de duyduğumda sadece gülümsedim ve "Yemezler paşam!" diye tepki verdim.

Dolmabahçe mutabakatı ile ilgili sözleri ise toplantı öncesi her fırsatta siyaset alanında gürleyen paşanın toplantı sonrası suspus olmasının sırrını çözmeme yardımcı olmadı. Hadi diyelim, paşa 27 Nisan’da dersini almış, elini eteğini siyasetten çekmişti; Kuzey Irak’a yapılan hava harekátının ardından neden CHP ve MHP ile ağır siyasi polemiğe girdi?

* * *

Ancak, beni en çok Büyükanıt’ın devlet kurumları arasındaki uyumsuzluğa yaptığı vurgu etkiledi. Genelkurmay Başkanı’nın dahi dinlendiği bir ülkede yaşamak hiç de hoş bir duygu değil. Açık söylemese de söyleşide Büyükanıt mealen Emniyet’i bize şikáyet etti, ancak dinlendiğinden emin olduğu halde yasal bir şikáyette bulunmamış. Dinlendiğini biliyor, Emniyet’i ima ediyor, ama kimin dinlediğini bilmiyor, onun için de şikáyet etmiyor. Ne iş?

Söyleşide bir yer var ki; hukuku savunan paşanın esasında, en azından apoletli iken, hukuku çok fazla ırgalamadığını ortaya çıkarıyor.

"Yaşar Büyükanıt: Şemdinli olayları sırasında Meclis’e gidip Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı benim hakkımda uydurma beyanatlar veriyor. Ben bunu ilgili makamlara ilettim. O İstihbarat Daire Başkanı hemen görevden alındı." (Söyleşiden)

(Görevden alınan İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun.)

* * *

Hukuk adına benim aklıma bazı sorular takıldı:

Genelkurmay Başkanı, Sabri Uzun’un "uydurma beyanatlar" (Başbakan’a verildiği ileri sürülen 6 sayfalık bilgi notu-CÜ) verdiğini duyuyor ve muhtemelen Başbakan’a şikáyet ediyor. O da Uzun’u görevden alıyor. Uzun, iddiaya göre vahim bir suç işliyor ama sadece sessiz sedasız görevden alınıyor. Yargılanmıyor, herhangi bir komisyon, Uzun’a "Sen bu konuda ne diyorsun?" diye sormuyor. Ortada Büyükanıt’ın şahsi kanaati var! Bu işlem hukuk devleti normlarına ne kadar uyuyor? Yargısız infaz bu değil mi?

Öte yanda, o tarihlerde Ankara’da şu iddia da konuşulmuştu. Sabri Uzun yaptığı araştırmalar sonucu "bazı sonuçlara" ulaşır ve önden Başbakan’ı uyarır. Sonradan onu görevden alan Başbakan da Sabri Uzun’a, "İş nereye kadar gidiyorsa oraya kadar git!" der.

Sabri Uzun, Başbakan’dan aldığı güvenle "6 sayfalık bilgi notu"nu hazırlar, Meclis’te ifade verir. Sonra da güvenceyi veren makam tarafından görevden alınır.

* * *

Keşke bazı askerler, "hukukun üstünlüğü"nü görevleri sırasında da hatırlasalar!
Yazarın Tüm Yazıları