ÜÇ gündür Tarhan Erdem ve arkadaşlarının Hürriyet Gazetesi adına yaptıkları ve bugüne dek yapılmış en büyük saha araştırması sayılan "Biz Kimiz? Kültürel, Ekonomik ve Sosyal Hayat Tarzı Araştırması" başlıklı raporla ilgili yazılar yazıyorum.
Ancak, şu hususu tekrar açıklamamda fayda var. Konuyla ilgili salı günkü ilk yazım, araştırmanın bulguları üzerine bir özetti. Dün yazdıklarım ve bugün yazacaklarım ise adı üzerinde, Erdem’in bulguları üzerine şahsen yaptığım yorumlardır. Belki de, benim yorumlarıma araştırmacılar katılmıyorlardır.
* * *
Sorulara deneklerin verdikleri cevapları bilgisayar gruplaştırınca, Erdem’in vurguladığı gibi, ortaya 9 ayrı grup çıkıyor. Ancak, bu 9 grubu "modern hayat tarzı-muhafazakár hayat tarzı" ve "laiklik-şeriatçılık" başlıklı ve 2 eksenli ve (+) görünümlü bir grafiğe oturttuğunuzda (bkz. dünkü yazım) 4 küme oluşuyor ama 9 grup sadece 2 kümeye oturuyor. Erdem’in 8 grubu bir kümede, sadece 1 tanesi ise başka bir kümede toplanıyor.
Buna göre de ben şu yorumu yapıyorum:
1) Nüfusun % 85-90’ı tek bir kümede toplanıyor. Nüfusun sadece % 10-15’i ayrı (2.) bir kümede toplanıyor. Toplumu 2 kümeli bir toplum olarak görmek de mümkün.
2) Toplumun % 85-90’ı, modern hayat tarzı ekseninde "muhafazakár hayat tarzına" daha yakın duruyor. Sadece % 10-15’i kendini "modern hayat tarzına" yakın konumluyor.
3) Öte yanda "laiklik" koordinatında şeriatçılığa yakın duran 2 kümede Tarhan Erdem’in 9 grubundan hiçbiri yok.
Bu saptamalardan yola çıkarak ben şu yorumu yapıyorum:
a) Cumhuriyet’in şekillendirmeye çalıştığı anlamda "modern hayat tarzı" artık büyük bir azınlıktır (% 10-15). Din eksenli muhafazakár hayat tarzını benimseyen veya yakın duran kesim ise yetişkin nüfus içinde % 85-90 ile büyük çoğunluktur. Çatışma buradadır.
b) Çatışma, laiklik-şeriatçılık ekseninde değildir. Her ne kadar modern hayat tarzını (% 10-15) benimseyenler "Türkiye’ye şeriat gelmesinden" korkan en büyük grup olsalar da toplumun geniş katmanında böyle bir talep yoktur.
Nitekim, Erdem’in bulgularına göre; "din ve devlet işleri ayrı olmalı" sorgulamasına AKP’lilerin % 73.5’i "doğru" ve "kesinlikle doğru", "devlet laik olmalıdır" sorgulamasına ise yine AKP’lilerin % 83.6’sı "olumlu" tepki vermişlerdir.
* * *
Türkiye’de sorgulanan, Cumhuriyet’in vazettiği sayılan hayat tarzıdır, yoksa aynı Cumhuriyet’in "laiklik" ilkesi anlamlı bir sorgulama altında değildir.
Peki, o zaman mesele kapanıyor mu? Hayır! Katiyen hayır!
Zira, Prof. Dr. Binnaz Toprak ve arkadaşlarının "Türkiye’de Farklı Olmak, Din ve Muhafazakárlık Ekseninde Ötekileştirilenler" (Aralık-2008) başlıklı saha çalışmasının tespit ettiği üzere "muhafazakár hayat tarzı"nı benimseyenler "diğerleri"ne mahalle baskısı uygulamaktadırlar.
Sosyal baskı kurmak ile iktidar olmak paralel yürüyen öğelerdir. Muhafazakár mahalle baskısı AKP döneminde mislisiyle artmıştır. Nitekim, iktidara yakın olduğu bilinen Memur-Sen’in üye sayısı 2002’de 42.000 iken, 2008’de 315.000’e yükselmiş, iktidara yakın durmayan KESK’inki 39.000 azalmıştır!
* * *
Bir dönem bitiyor, yeni bir dönem mi başlıyor, emin değilim ama bu dönemde demokrasinin ağır yara aldığı açıktır. Baskı demokrasiyi reddeder.
Kendisini egemen/çoğunluk sananların esasında büyük bir azınlık olduklarını yine bu dönemde görerek muazzam bir şaşkınlık yaşadıkları da Erdem’in araştırmasıyla bilimsel bir tespite dönüşmüştür.