Paylaş
Komşum emekli öğretmen Erol Çakır Sinop’a torun bakmaya gitmiş, yazlığını tamamen kapatmıştı. Hacı Kerim Abi de Keşan’a dönmüştü. Keza, dostum Kemal Uslu da ramazan başında Keşan’a çekilmişti. Hacı Nedim Abi ise bu sene hiç gelmedi.
Eskiden hüzün hazanla birlikte gelirdi.
Son senelerde hüzün hazanı beklemiyor, yazlıklar yazın sonuna doğru, ramazanla birlikte, en güzel zamanında boşalmaya başlıyor.
Hüzün bu sene Saros’a erken geldi.
* * *
Hüzünle garip bir ilişkim var. Hüzün bana, adı üzerinde, hüzün veriyor. Ancak, içime kekremsi bir tat da katıyor.
Etrafın insansız olduğu, daha doğrusu etrafta az insanın olduğu ortamlarda bir yönüm durumu yadırgıyor, hatta bazen ürküyorum, bir yönüm ise durumdan melankolik bir haz çıkarıyor.
Biliyorum, yalnızlık Allah’a ait, ayrıca ben yalnızlığa öykünen bir insan da değilim.
“Yalnız adam” sendromu yok bende.
Robinson Crusoe’a hayatımda hiç özenmedim.
Ama, yalnızlıktan bir tat da alıyorum. Bir yandan gözlerim daha iki hafta evvel Saros’u saran cıvıl cıvıl kalabalığı arar, gençlerin neşeli haykırışlarını özlerken, ruhum yalnız ortamdan keyif çıkarıyor.
Sıcak hava eskisi gibi kavurmuyor, tam kıvamında. Verandada çok rahat bir şort ve kısa kollu gömlekle oturabiliyor ama bunalmıyorsunuz. Sadece gece belirli bir saatten sonra içiniz hafif ürpermeye başlıyor. Sonbahar rüzgârları henüz ortada yok. Yapraklar hâlâ yemyeşil. Denize rahatlıkla giriliyor.
Bekçi Bülent tabii ki Site’nin demirbaşı olarak yine burada. Üstelik, henüz okullar açılmadığı için çocukları yanında. Açıkçası, şimdi daha az iş yaptığı ve henüz yalnızlığı tatmadığı için neşesi yerinde. Okullar açılınca çocuklar köye gidecek, Site, hatta Yayla tam bir yalnızlığa bürünecek, dükkânlar birer birer kapanacak, koca köy bekçilere kalacak, Bülent o zaman hüzne bürünecek.
Onun hüznü her sene sonbaharda başlar, en az 8 ay sürer.
Ama, şimdilik mutlu.
* * *
Yalnızlık bana bir sürü duygu veriyor, beni duygular dünyasında gezdiriyor.
Yalnızlık insana her şeyden önce kendisinin ebedi olduğunu söylüyor. Koskoca evrende hepimiz esasında yalnızız. Eninde sonunda ilahi bir yalnızlığa bürünecek ve Yaradan ile yaratılan olarak baş başa kalacağız.
Yalnızlık hep eskiyi hatırlattığı, zihnimde bugüne dek yaşadıklarımı irdelettiği için bu dünyadaki misafirliğimizin çok kısa olduğunu da yalnızken daha iyi kavrıyorum.
Artık hangi yazın kaç sene evvel yaşandığı, hangi kış hangi olayın olduğunu hafızam tam isabetle ayırt edemediği için yalnızken zamandan iyice kopuyorum.
Giyim kuşamın da anlamsızlığı yalnızken fark ediliyor. Üşümediğiniz sürece ne giydiğinizin bir anlamı kalmıyor. Bir erkek olarak saç-sakal tıraşının da önemi kalmıyor. Temizlik sadece hijyen kavramına indirgeniyor.
* * *
Ey yalnızlık iyi ki varsın. Bana haddimi çok iyi öğretiyorsun.
Senden hem ürküyor, hem de buruk bir tat alıyorum.
Paylaş