SİVİL Toplum Örgütleri’nin toplumun bu kadar gerildiği bir ortamda "sağduyu çağrısı" yapması doğru bir harekettir.
Herkesin bir geri adım atmasını telkin etmek, herkese bir kere de toplumu geren kendi çığlıklarını duymak için davetiye çıkarmak hayırlıdır.
Cumhurbaşkanı da muhalefetle görüşerek görevini yapmaya yeltenmektedir.
Ancak, benim beynim somut düşünme yönünde şartlanmıştır. "Uzlaşma" ve "sağduyu" gibi kelimeler muhakkak ki hepimizi saran, hatta neredeyse kutsal anlamlar taşıyan kelimeler. Ancak, "Nasıl?" sorusuna cevap vermeyen, somut öneriler üretmeyen çağrılar havada kalmak zorundadır.
* * *
Benim, daha önce de yaptığım gibi "uzlaşma" için bazı somut önerilerim var. Yürütme erki hükümette olduğu için bu öneriler, haliyle daha çok iktidara yönelik çağrılar:
1) Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da yapılan 10. ve 42. maddeler ile ilgili türbana serbestiyet veren değişikliklerin iptali ile ilgili davayı sonuca bağlamadan önce hükümet türbanın kamuda ve 18 yaş öncesi okullarda kullanılmasının yasaklanmasını anayasal güvenceye alanbir anayasa değişikliğini hemen gündeme getirsin.
Böyle bir girişimde bulunursa hükümet herkesi şaşırtacak, ülkedeki gerginliği büyük çapta yumuşatacak, en çığırtkan muhaliflerin dahi ağzına ot tıkayacak bir girişimde bulunarak karşı tarafa el uzatacaktır.
Kendine uzatılan eli sıkmayacak olanlar ise gerginliğin sorumluluğunu sırtlarına alırlar.
2) Hükümet, parti kapatma ile ilgili yeni düzenlemeleri ivedilikle askıya alsın. Yönetim, elindeki güce dayanarak, kendi paçasını kurtarmak için yasal düzenleme yapmaya kalkarsa bu "keyfi bir yöntem" olur. Yöneticiler keyiflerine göre kanun değişikliğini ancak monarşilerde yapabilirler. Böyle bir girişim, ne kadar kanuna uygun olursa olsun, demokrasiyi durduracak, ülkeyi beter gerecektir.
3) Öte yanda, her ne kadar 2 yıl bekleme yetkisi varsa da, yargının Ergenekon Davası’nda ortaya somut bir iddianame koyma vakti çoktan gelip geçmiştir bile. Aylardır ortaya bir iddianame konmaması hem davanın ciddiyeti hakkındaki algılamaları olumsuz etkilemekte, hem de her geçen gün ülkeyi beter geren bir spekülasyonun çıkmasına önayak olmaktadır.
* * *
4) MHP’nin demokrasinin selameti açısından parti kapatmayı zorlaştıracak anayasa değişikliklerine şimdilik yardımcı olmaması doğrudur. Ancak, MHP’nin AKP’nin kapatılma davası sonucu hayata geçecek ilgili anayasa değişikliğine yardımcı olması ise ülkenin hayrınadır.
* * *
5) AKP’nin türbana sınırlama getiren yeni girişimleri (bkz. madde: 1) ile eşzamanlı olarak CHP laiklik tartışmalarını, Ergenekon atışmalarını askıya alsın. Bir süre ana muhalefet bu konulara girmesin.
* * *
6) En az umutlu olduğum önerim bu: Her iki uçta, sahibinin sesinden daha güçlü ses çıkaran medya mensupları bir müddet bağlı oldukları tarafın ne kadar haklı olduğunu avaz vaz bağırmaktan vazgeçsinler.
* * *
Cumhuriyet’in 85 yıllık sıkıntısına rahmetli Turgut Özal "yumuşak muhafazakárlık" ile çare olmayayeltendi, belli ki başarılı olamamış. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan "sert muhafazakárlık" ile çare arıyor, sert politika CHP’yi de beslediği için o da topa ha bire giriyor.
* * *
Bakalım taraflar huylarından kısa bir süre için de olsa vazgeçebilecekler mi?