GEÇEN hafta sonu kıymetli dostum Kemal Uslu kızını Keşan’da evlendirdi. Düğüne katıldım. Son zamanlara yaptığım en iyi şey bu düğünde bulunmaktı. Zira, çok ama çok eğlendim.
Ortak paydası Rumeli’nden Trakya’ya göçmüş olan insanların arasında kılları ağırmış Rumeli kızanı olarak büyük keyif aldım. Mübadil (karşılıklı mal değiş tokuşu ile gelen) olmanın keyfini kısa süreli de olsa yaşadım. Rahmetli babamın muhacir (malını mülkünü bırakıp çulsuz gelen) olarak nitelenmeye karşı duyduğu öfkeyi yâd ettim. Rumeli türküleri ile coştum, kasap havası ile ter attım. Kızlı erkekli, kaç göç bilmeyen insanlarla hali hamur olurken adeta başka bir dünyaya uçtum. * * * Rumeli göçmeni olmak benim için ne demek? Babam Kavala İli Drama Kasabası Sarışaban Nahiyesi Kurudere Köyü’nden Samsun’a göçüldüğünde 3-4 yaşlarında imiş. Aslı aynı köye ait rahmetli annem Samsun’da doğmuş. Ben Rumeli’yi görmeden kendisini “Rumeli asıllı Türk” olarak niteleyen 2. nesilim. * * * Bir yere aitsin ama o yerde doğmadın, o yerde büyümedin, hatta o yeri hiç görmedin. Ama sorulduğunda göğsünü gere gere ben “Rumeli göçmeniyim” diyorsun! Neslin, yüzyıllarca Anadolu topraklarından uzak düşmüş, ancak kanının son damlasına kadar kendini Türk hissediyorsun. Görmediğin bir yerlere ait olmak, hatta nerede ise oraları hâlâ kendinin sanmak! Bir toprağa sonradan gelmek ama oranın kendi vatanın olduğunu anında kabul etmek. “Azınlık” addedilmek ama kendini “çoğunluk” saymak! Memleketten kopmak ama vatana kavuşmak! Neden “koptuk” diye devamlı kafa yormak! Hiç görmediğin yerleri özlemek. Benim için göçmenlik duygusu bu! * * * Görmediğim bir yere ait olduğumu kabullendim? Dedemin menkıbeleri -Debreli Hasan türküsünün kahramanı çetecinin kanını taşıyormuşum- ile büyümek, babamın yıllarca böbürlenmelerini dinlemek, arada bir-iki tek atınca söylediği türküler ile kulağı dolmak, özel masallar dinlemek, geçen akşam yaptığım gibi; ama mahalle arası, ama salon düğünlerinde kızlı-oğlanlı kasap havası oynamak, bir resme bakıp o resimde aile büyüklerinin soluk çocukluk resimlerini görmek. O resimlerle ilgili hikâyeler dinlemek! “Sen bir Rumeli göçmenisin, onun için aç evin tok kedisi olmak zorundasın.” Bu sözü ailenin bıraktığı en büyük miras saymak! Rumeli göçmeni olduğumu ben böyle öğrendim ve kabul ettim. * * * Düğünde hafiften kafayı bulmaya başladığımda günün moda deyimi aklıma geldi ve ben de bir ara “Trakya Özerk Bölgesi” hülyasına daldım. Bölgeye ülkenin her yöresinden katılmak serbest ama burada “Rumeli hayat tarzı” geçerli! Ülkenin en hoşgörülü bölgesi burası. Zira, yüzü Batı medeniyetine dönük. Ancak, İslam’ın Sufi geleneği ile de yoğrulmuş. Allah sevgisi, Allah korkusundan üstün. Yaradılanı hata ve kabahati ile kabul eden! “Ötekini” dışlamayan zira kendisi “öteki” olan! * * * Bir gecelik de olsa, ben de özerklik hayali kurdum! Sağ olasın be Kemal Uslu!