TOPLUMLARIN kendi ana kültürleri çerçevesinde insan yetiştirme kültürleri de var.
Türkiye’nin insan yetiştirme kültürü bireyi tamamen yok etmese de bazı prototipler yaratıyor. İnsanı bazı genellemeler yapmaya zorluyor. Ben bugün, iyi tanıdığıma inandığım kedilerden ve medyadan hareket ederek bazı prototiplerden bahsetmeye çalışacağım. Medyada dürüst ve doygun insanlar çoğunlukta ama ülkenin insan yetiştirmede en büyük zaaflarından birisi olan itibar açlığı ile kıvrananlar da var. İtibar açlığı ile kıvrananlar genelde iki türlü: i) Kimi tok evin aç kedileri. ii) Kimi aç evin aç kedileri. * * * Tok evin aç kedileri genellikle refah dolu bir geçmişten geliyorlar, zaten arada bir ana veya babalarının ne kadar hürmetli insanlar olduklarını anlatıyorlar ama tok evde yetişmiş olmak onların ruhunu bir türlü doyurmuyor. Her daim ve her dönem otoritenin peşinde koşmaktan, ona yaranmak için ter dökmekten yılmıyorlar. “İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış” (Aziz Nesin-Zübük) Bunlar gün geliyor idam edilen gençlerin milli iradenin talebi doğrultusunda idam edildiğini iddia ediyorlar, gün geliyor o gençlerin intikamını almak için yeminler ediyorlar. Gün geliyor 12 Eylül’e alkış tutuyorlar. Gün geliyor “12 Eylül’ün faşist Anayasası değişsin” diye bağırıyorlar. Gün geliyor Evren’i ağırlıyorlar, gün geliyor Erdoğan’ın yanağından makas alıyorlar. Aralarında bir hanımefendi var ki; otoriteye yağ çekmek uğruna tahrifat yapmaktan, kelime oyunu çevirmekten, göz boyamacılığından adeta zevk alıyor. * * * Tok evin aç kedileri arasında esasen otoriteye değil ama cukkaya tapanlar da var. Cukka, gerek TMSF’nin milletin cebinden ödediği yüklü transfer parası, gerek yine millet parası ile varlığını sürdüren TRT’nin hiç seyredilmeyen programlar karşılığında verdiği cüzi bahsişler olabiliyor. Cukkaya tapan bazı aç evin aç kedilerini ise şimdilik Cine-5’te besliyorlar. Onlar henüz 1. sınıf yalaka olamadılar. * * * Aç evin aç kedileri arasında itibar açlığı had safhaya ulaşmış bir grup da var. Onlar zamanında çok çekmiş “eski tüfekler”. Zamanında sille tokat giriştikleri açık ve seçik bir sağ görüş olan liberalliği şimdi baş tacı yaparak otoritenin gönlüne giriyorlar. Zamanında devlet yıkılsın diye çok gayret sarf ettiler ama şimdilerde devlet uçağında misafir olmaya bayılıyorlar. Davetlerde itibarlı adam muamelesi görmek, işadamları tarafından ağırlanmak için ölüp bitiyorlar. Eskiden neye kızıyorlarsa şimdi o olmak istiyorlar. Friedrich Nietzsche bu gibiler için diyor ki: “Her kim ki canavarla savaşıyorsa süreç içinde kendisinin de canavarlaşmamasına dikkat etmelidir”. Uyarıyor Nietzsche: “Cehennem çukurunun içine bakarken onun da size baktığını unutmayın”. * * * Bir de tok evin tok kedileri var ki onları ise hiç ama hiç anlamıyorum. Onların bu itibar açlığı hikâyesinde ne işleri var? Not: Bu yazıya ilhamı mesleğinde 40 yılı doldurduğu halde cumartesi günü Milliyet’teki köşesinde kendisinin hâlâ ne olduğunu anlatmak zorunda hisseden bir gazeteci ağabey verdi.