Paylaş
SUSURLUK Davası nihayet sonuçlandı. Verilen kararların özü devlet içinde hukuk dışı örgütlenmenin varlığının kabulüdür.
Ancak, bu davada hüküm giyen kişilerin hiçbirini tanımadığım ve eylemlerini detaylı bilmediğim halde; hükümler karşısında benim vicdanım rahat etmedi.
Kastım katiyen mahkeme kararını tartışmak değil.
Ben siyasi boyutta rahatsızım!
* * *
Benim ve sizin vicdanınız biliyor ki: bu insanların oluşturduğu örgüte-çeteye cevaz veren bizzat dönemin en üst devlet yetkilileridir.
Devletin ‘‘varlığını ikame ettirmek’’ için gereğinde hukuk dışı işlemlere başvurup vuramayacağı tüm dünyanın zaman zaman karşılaştığı ve tartıştığı bir sorunsaldır.
Büyük devletlerin, kendi çıkarları için; başka ülkelerde tertipledikleri operasyonlarda hukukun dışına çıktığı vakaları hepimiz hatırlarız.
Galiba onlar: a) kendi sınırları içinde hukuk dışına çıkmamaya çalışıyorlar, b) yurtdışında kullandıkları aktif elemanları sonradan bertaraf ediyorlar.
Bizde ise devlet, yarattığı korkunç yaratık Frankeştayn'ın esiri haline gelen Dr. Frankeştayn'a benziyor.
Bir süre sonra kimin kimi kullandığı anlaşılmaz hale geliyor!
* * *
Daha da vahim olanı; bizde faili meçhul eylem yapma yetkisi alanların, kendi menfaatlerini gözeten eylemlere de girdiklerine dair inanç da çok güçlü.
Nitekim; son yıllarda yayınlanan uluslararası narkotik raporlarında, Güneydoğu Anadolu bölgesi önemli bir transit bölge olarak adlandırılmaktadır.
Yine vicdanlarımız biliyor ki; milyar dolarlar ile ifade edilen bu ticaret; Güneydoğu'da PKK, ağa düzeni, TSK ve emniyet güçleri etrafında oluşan münferit ama güçlü bir işbirliği olmadan süreli olarak gerçekleştirilemezdi.
* * *
Adı geçen dönemde, hukuk dışı örgütlenme kararı verenler, o dönemde PKK'ya karşı verilen mücadelenin ancak ve ancak onun kullandığı yöntemleri aynen uygulayarak gerçekçi olabileceğini, alınan başarılı sonuçların da bu kararın fonksiyonel haklılığının göstergesi olacağını söyleyeceklerdir.
Vietnam Savaşı'nda öğrenilen büyük derslerden birisi de düzensiz ordulara karşı düzenli orduların başarı şansının düşük olduğudur.
* * *
Susurluk Çetesi'nin devlet eli ile teşvik edilmiş olma iddiası da; Batı Çalışma Grubu gibi, yine devlet tarafından oluşturulduğu söylenen kuruluşların ne kadar hukuki olduğu tartışmasını yaratır veya Erol Özkasnak'ın sevdiği terimle, eğer 28 Şubat bir ‘‘postmodern darbe’’ ise, bu dönemin de meşruiyetinin sorgulanmasını gerektirir.
Ancak yine; aktörleri açısından bu oluşumlar da gerekli ve fonksiyonel oluşumlardır.
* * *
Ben devletin sınırlarını tarif etmeden ve bir dönemi bu tarif ile siyaseten yargılamadan -hukuki ceza vermekten bahsetmiyorum- salt aldıkları emri yerine getirenlerin hüküm giymelerini vicdanen doğru bulmuyorum.
Hele hele hüküm giyenler arasında maddi menfaat sağlamayanlar var ise!
* * *
Devlet gibi devlet olmanın zorluğu milli menfaatler karşısında bile hukukun üstünlüğünü unutmamaktan geçiyor.
Dilerim artık hepimiz bu dersi alırız!
Paylaş