Bir AKP analizi (III): Yarın!

28 Şubat döneminde çapsız yöneticiler; rejimi koruma güdüsünü "din karşıtı" bir görüntüye, cumhuriyeti demokrasi üstü bir kavrama, yönetmeyi "devlet sırtından zengin olma" gayretine çevirince bütün kapılar AKP'ye açıldı! (AKP'nin dünü)

Geniş halk kesiminin desteğini almasına rağmen meşruiyet kazanmak için iktidarının ilk döneminde bütün varlığıyla Kopenhag Kriterleri ve IMF reçetelerine sarılan hükümet, 17 Aralık'ta karnesini başarıyla aldıktan sonra bu sefer de iç müşteriye döndü ve kendi yandaşlarına ulufe ve makam dağıtma derdine düştü.

Ancak, bugün AKP'yi teslim alan görüntü hızla "anlamsızlaştırılan" bir partiye dönüşmesidir! AKP'nin aklında kendi varlığına anlam kazandıran tek bir proje yoktur. Daha doğrusu vardır; o da Recep Tayyip Erdoğancumhurbaşkanı yapmaktır! (AKP'nin bugünü)

Peki "yarın" ne olacak?

* * *

Artık birkaç bakanın ve Başbakan'ın yakın çevresinin ülkeyi yönetme kapasitelerinin olmadığı aşikárdır. Bu çevre katiyen yeni ve cazip politikalar üretemiyor.

Başbakan iktidarına yeniden anlam kazandırmak istiyorsa, kadrolarını büyük çapta değiştirmek zorundadır. Ancak, Başbakan'ın bunu becerebileceğini ummuyorum.

* * *

Öte yanda Türkiye'nin 2006 ve 2007'de makus talihini Ortadoğu'da yaşanacakların belirleyeceğini düşünüyorum ve ısrarla bu konuda yazılar yazıyorum.

Rusya-Çin-Hindistan ittifakını desteklememesi için 2006'nın ikinci yarısından itibaren ABD-AB-İsrail ittifakının İran'a açık müdahalesi söz konusudur.

İran açısından ABD-AB-İsrail ittifakını rahatsız eden, bu ülkenin salt nükleer enerji çalışmaları değil, bizzat rejiminin kendisidir.

Rejim değişmeden Batı, "İran meselesi"nde rahatlamayacaktır!

21. yüzyılın hükümranlık mücadelesinin verildiği bir ortamda ülkelerle teke tek ve bağımsız ilişkiler geliştirmek için uğraşmayı ben anlamıyorum. Dayatılan bir yol ağzında; ülke ya o yöne, ya da bu yöne gidecektir. Bir üçüncü yol yoktur. Hele hele biraz o yöne, biraz bu yöne gitmeye hiç imkán yoktur. Yemezler!

1 Mart Tezkeresi'ni de, "ABD Irak'a kuzeyden giremezse savaş çıkmaz" saflığında yüzüne gözüne bulaştıran akıl, bugün de zamanında aynı aklı taşıyan bir gazeteci ve kime hizmet ettiği karışık bir ithal gazeteciden medet umuyorsa, belli ki ortada şahsiyetli bir politika değil, ya amaçlı yönlendirme, ya da derin bir akıl yoksunluğu vardır!

Başbakan, HAMAS'a sabah verdiği randevudan öğle vakti caymak zorunda kalıyor ve tıpkı "Kürt meselesinde" kendisini Apo ile aynı çizgiye itenlere yapamadığı gibi, yine hesap soramıyorsa, ben "yarın"dan çok ama çok endişe duyarım.

* * *

HAMAS
'ın Türkiye'ye davet edilen askeri kanadı "terör" üzerinde uzmanlaşmış ve büyük çapta İran tarafından finanse edilen bir örgüttür. Bu kanadın dere geçerken taraf değiştirip, "öbür taraf"a (Batı) geçmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. İstese dahi yapamaz. Bizimkilerin HAMAS'a akıl vermeye kalkması koca bir zırvadır. Bu kadar basit bir hesabı dahi yapamayanlar ile çok zor bir döneme gireceğimizi öngörmek beni çok ama çok rahatsız ediyor. Türkiye'nin "yarın"ı konusunda çok endişeliyim.

AKP giderek beter anlamsızlaşıyor, dilerim sürekli yalpalayan yönetim önüne çıkacak engebeleri tek başına aşar! Aksini düşünmek dahi istemiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları