BİR parlamento döneminin ardından hükümet hakkında genel değerlendirme yapmak için iyi bir fırsat var. Bu hafta bunu deneyeceğim.
Bu denemeyi de sık sık karşılaştığım bir sorunun çerçevesinde yapacağım:
- Sen hükümete yaklaşımını büyük oranda ve eleştirel yönde değiştirdin. Ne oldu? Sen mi, yoksa onlar mı değişti?
* * *
Doğrudur, AKP’nin zor günlerinde, onlardan olmadığı halde, haklarını savunan muazzam azınlık arasında idim. Hele hele Hürriyet Gazetesi’nde AKP’yi savunan belki de tek köşe yazarı idim.
Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılaştığı haksızlıklar ve Refah/Fazilet Partileri’nin uğradığı gasp karşısında aldığım tavırlar nedeniyle eski TCK 159 çerçevesinde çeşitli davalarda 30-35 sene hapis istemiyle yargılandım.
Necmettin Erbakan’a değil ama Recep Tayyip Erdoğan’ın kuracağı hükümete bel de bağladım.
Vizyonunu hiçbir zaman Turgut Özal’a benzetmedim, çapını hiç onunla mukayese etmedim ama Recep Tayyip Erdoğan’ınkuracağı bir hükümetin Müslüman çoğunluklu bir ülkeye liberal-demokrasi yolunda yol kat ettireceğini düşündüm.
Recep Tayyip Erdoğan’ın çektiklerinin, aldığı derslerin, yüreğinin ve parlak zekásının ona demokratik İslam (Müslüman bir ülkede demokrasi deneyimi) yolunda bir misyon yüklediğini düşündüm.
Erdoğan ile mahpusluk döneminde ilişki kurdum, vebalı sayıldığı günlerde, meslektaşlarımdan ağır eleştiriler almama rağmen onu hep savundum.
Başbakan olduğu güne kadar haklarını koruma konusunda hep, fiziken de bazen yanında oldum.
Başbakan olduktan sonra seçtiği danışmanları görünce ise uzaklaştım!
* * *
Şimdi eleştirel bir tavır içindeyim. Hatta eleştirilerimin özü hükümetten çok bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik!
Bazı danışmanlar ‘İstediğini alamamıştır da ondan’ diyorlar. Açıkça soruyorum: Başbakan’dan bir dilim ekmek dahi istediysem, hemen açıklasın!
Bazı dostlar ise ‘Biz hepimiz Erdoğan’ın çapının/niyetinin ne olduğunu görüyorduk, bir tek sen görmüyordun’ diyorlar.
Onların; Erdoğan’ın kişisel nitelikleri hakkında haklı oldukları noktalar var!
* * *
Ancak, ben hálá Erdoğan’ın gizli ajandası olduğunu düşünmüyorum.
Erdoğan’ın genel olarak, iktidar olmadan evvel ifade ettiği ve 17 Aralık’a kadar büyük çapta koruduğu rotasından büyük tavizler verdiğini düşünüyorum.
En önemli üzüntü kaynağım ise elindeki reçeteler (Kopenhag Kriterleri, IMF) tükenince Milli Görüşçü tabanına yönelik ve katiyen ciddi olmayan, sadece göz boyamaya çalışan popülist politikalara cevaz vermeye başlaması ve yandaşlarının/yoldaşlarının karıştığı iddia edilen yolsuzluklar karşısında sus pus kalmasıdır.
Ben Erdoğan’ın hayattan hiç öğrenemediği iddialarına katılmıyorum ama her geçen gün onu var eden adil ve temiz yönetim umdelerinden uzaklaştığını görüyorum.
Adil bir Başbakan olacağını düşünüyordum!
Çarşamba ve perşembe günkü yazlarımda yanılgımı gerekçelendireceğim.