Paylaş
“Referandumun ikinci galibi BDP’dir. “Evet” ve “hayır”ların sayıldığı bir halkoylamasına “boykot” ile 3. bir renk katarak kendisini “diğerlerinden” ayrıştırmış ve ülkede farklı ve özellikli bir “gerçeği” temsil ettiğini yedi düvele göstermiştir. Bu konuyu yarın başlı başına ayrı bir başlıkta değerlendireceğim.”
Bugün bu değerlendirmeyi yapıyorum.
***
BDP sözünü tuttu ve Doğu ve Güneydoğu’daki bazı illerde %51’in üzerinde çıkan “boykot” oyları ile Türkiye’nin derin bir gerçeğinin varlığını ve onun da TBMM’deki temsilcisinin kendisi olduğunu hepimizin gözüne soktu.
TBMM’deki BDP aynı zamanda PKK’nın siyasi uzantısıdır!
Bu durumun en çok “boykot”çular farkında.
Bu saptamayı her türlü önyargıdan ırak, sadece durum tespiti saiki ile yapıyorum.
Dolayısıyla boykot oylarının %51’in üzerinde çıktığı illerde halkın çoğunluğunun PKK’ya en azından sempati duyduğunu inkar edemeyiz.
Beğensek de beğenmesek de durum bu!
***
Geçtiğimiz bir yıl AKP “Kürt Açılımı” terimini ağzında geveledi durdu. Ancak, kendi tabanı başta olmak üzere ülkedeki “Türk milliyetçilerinin” hassasiyetinden ürktü ve oy kaybı korkusu ile açılımın içini bir türlü dolduramadı.
Değil PKK ile dolaylı görüşmek, TBMM’de gurubu olan DTP (BDP) ile bile doğru dürüst görüşmedi.
Israrla yazdım.
“Analar ağlamasın” isteniyorsa, elinde silah tutan muhatap alınmak zorundadır ve bunu becerebilmek için de mangal gibi yürek sahibi olmak gerekir.
***
Ancak referandum sonuçları gösteriyor ki; ne Milli Görüşçüler ne de genel anlamda milliyetçi hassasiyeti yüksek Türkler, Habur’da yaşanan rezalete zamanında isyan etmiş olsalar da, bu duygularını 12 Eylül’de güvensizlik oyuna çevirmediler.
MHP güçlü olduğu illerde paramparça oldu.
***
Referandumdan çıkan iki sonuca göre:
1) BDP-PKK’nın taban desteği yerleşik bir destektir.
2) AKP’nin “Kürt Açılımı” yaparken milliyetçi hassasiyeti yüksek kesimlerden çekinmesi yanlıştır.
***
Türkiye isterse bu fırsatı doğru değerlendirebilir.
Kesin sınırlarla 3’e ayrışmış ülkede, en azından bir rengi diğerlerine yapıştırma işlemine bir an evvel başlanmalıdır.
İktidar referandum sonuçlarını bir de bu gözle görmeli ve bir an evvel BDP ile açık, PKK ile dolaylı görüşmelere başlamalıdır.
Bu konuda kendisine yöneltilecek muhalefetin millet indinde fazla itibar görmeyeceği ortaya çıkmıştır.
***
Öte yanda, geçen dönemde “Onu da isterim, bunu da isterim!” pervasızlığı içinde davranan Kürt milliyetçilerinin aksine BDP de diğer iki rengin ortak hassasiyetini gözeten bir görüşme adabı geliştirmelidir.
Dilerim, 12 Eylül hem AKP’ye hem BDP’ye tıkanan diyaloğu açmak için yol gösterir!
Paylaş