ARKADAŞLAR "Yine bu bayram çocukları yazacaksın değil mi!" deyince herhalde muhacir inadım tuttu. Bu bayram çocukları yazmayacağım.
Bayramda iki gün "bir yetişkin olarak" kendimi yazmaya karar verdim.
54 yaşında bayram ne anlama geliyor?
* * *
Bir dostum söylemişti.
"Hayat hep pazarlama faaliyeti ile geçer!"
İnsan kendisini ebesine pazarlayarak başlar hayata, sonra annesine, daha sonra arkadaşlarına, öğretmenlerine, komutanlarına, eşine, amirine, patronuna pazarlar kendini.
Bir ömür böyle geçer.
Dostum gökyüzünü göstererek ve gülerek ilave etmişti:
"Sonunda da kendimizi O’na pazarlamaya çalışırız!"
* * *
Ben de artık her bayrama kendimi O’na pazarlamaya çalışarak başlıyorum. Sevaplarımı promosyonlu yazması, günahlarımı çizmesi için O’nu ikna etmeye çalışıyorum.
Ne kadar iyi bir pazarlamacı olduğumu ileride anlayacağım!
* * *
Benim için bayram iki kelime arasına sıkışıyor:
"Yalnızlık" ve "kaynana"!
Bayramların tadını veren insan kalabalığıdır. İnsan sevdikleri ile en çok bayramlarda birlikte olmak ister. Ama ben iki oğlumu bayramlarda hemen hemen hiç görmüyorum.
Zira, onlar iş ve okul nedeniyle yurtdışında oluyorlar!
Bu bayram birisi Türkiye’de ama o şimdi asker!
* * *
Eşim yurtdışında çalıştığı, sadece hafta sonları İstanbul’a gelebildiği ve Avrupa’da şimdi bayram olmadığı için, o da bayramlarda yurtdışında oluyor.
Neyse ki, bu yılbaşı Noel nedeni ile iki hafta birlikte olabildik.
Ayrıca bu bayram benim harçlığım; eşimin bir punduna getirip bayramın ilk gününü İstanbul’da yanımda geçirmeyi becerebilmesi oldu.
Bana da yaşıma uygun bir biçimde "buna da şükretmek" düştü!
* * *
Ben bayramları, diğer günleri de beraber geçirdiğim şahısla geçiriyorum: Kaynanam!
Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden "Hocanım" ile her bayram akşamlara birer adet "parlatarak" başlıyoruz. Ben sonra devam ediyorum, o kısa kesiyor.
Televizyonun uzaktan komuta aleti genellikle, daha açık yazayım daima onun zilyedinde olduğu için bana ancak kaynanama sevdiğim programların methiyesini yapmak düşüyor.
Eninde sonunda insanım, "Belki ikna ederim de bu kez benim istediğim diziyi seyrederiz" diye seçtiğim dizinin mana ve önemini ballandıra ballandıra anlatıyorum.
O, öğretmenler odasında cam kıran öğrencinin ifadesini alır gibi sessiz sedasız beni dinliyor, hatta:
"Anlat çocuğum!" diyerek gönlümü alıyor, ben de 54 yaşında "çocuk" yerine konmanın keyfine varıyorum.
Hocanım beni bir süre dinledikten sonra zaten çoktan verilmiş hükmünü bana tebliğ ediyor:
"Hayır çocuğum, o diziyi değil, bu diziyi seyredeceğiz!"
* * *
Ben gündüz kendimi belki beni bayram yemeğine çağırırlar diye arkadaşlara "pazarlamak" için gayretlere girmiş oluyorum ama bu alanda iyi bir pazarlamacı olduğum söylenemez.
Allah’tan bu akşam "Avrupa Yakası" var, bu diziyi kaynanam da seviyor!