BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan bir şiir nedeniyle yargılandığı ve hüküm giydiği dönemde Barolar Birliği’nin yanında olmayışını çok haklı olarak eleştiriyor.
Baro şüphesiz 28 Şubat döneminde sınıfta kalmıştır.
YÖK Başkanı’nın Başbakan’a ‘Adnan Menderes hatırlatması’ yapması da başkanın tarihine yazılacak çok talihsiz bir sözdür.
* * *
Başbakan’ın yargılandığı dönemde açık seçik yanında bir kişi olarak rahatça söyleyebiliyorum ki, ‘Van’da yaşanan tutuklama garabeti’ karşısındatakındığı soğuk tutum ise en hafif tabiriyle Başbakan’ın kendi geçmişi ile çelişiyor.
Başbakan’ın, Müsteşar’ı Ömer Dinçer’i korumak amacıyla sarf ettiği şu sözleri anlamak ve hazmetmek de çok zor.
Başbakan diyor ki:
‘Adeta bir intikam hırsıyla, benim müsteşarımın okullarda görev yapmayacağına dair aldığınız karar, beni bağlamaz. Bunu böyle bilin. Benim müsteşarım, kendine inandığım, güvendiğim, dört dörtlük, bilgisinden istifade ettiğim bir vatan evladıdır. Bundan sonra da aynı göreve devam edecektir. Benim müsteşarımın onların kurumlarına ihtiyacı yok.’
Başbakan’ın ‘bir adamımı teslim edersem, yakında hepsinin peşine düşerler’ diye düşündüğünü, bu yüzden Dinçer’e sahip çıktığını söyleyenler olacaktır.
Nitekim, Başbakan’ın bu kuşkusunu doğrulayan bir belgeyi yarın yayınlayacağım.
Başbakan’ın, Müsteşar’ını savunması çok doğal. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı, bilim merkezli bir iddia karşısında bilimsel metodolojiye uygun bir tavır sergilemek zorundadır.
Örneğin, o da bir bilim heyeti toplar ve adı geçen kitapta intihal (aşırma) olmadığı sonucuna varan bir rapor alabilirdi.
Ancak, Başbakan bilimsel sorgulama metodolojisi yerine racon kesme metodolojisi uyguluyor ve hem müsteşarını hem kendini çok daha zor bir duruma itiyor.
* * *
Başbakan, ‘bana ne, bana ne!’ metoduyla savunduğu müsteşarını yukarıda alıntı yaptığım sözleriyle koruyunca esasında intihal (aşırma) suçu işlediğini kabul ediyor.
Dinçer’i korumaya çalışanlar ‘intikam’ söylemini ortaya atıyorlar, ‘Benzer aşırmalara (Alemdaroğlu) göz yumuluyor’ gibi bahanelere sığınıyorlar. Ancak, Dinçer’in aşırma yaptığını belgeleyen benim elimdeki raporlar dahi en az 1 yıllık!
Erdoğan’ın koruma güdüsüyle verdiği tepki bariz bir gol yedikten sonra ‘saymeyoz, saymeyoz!’ diye bağırarak gerçeği yok edeceğini zanneden seyirciye benziyor!
Başbakan’ın yukarıdaki sözleri, o kastetmese de özünde ‘Müsteşar benden aşırmadığı sürece mesele yok!’ anlamına geliyor. İyi de:
Yarın öbür gün Başbakan bir yolsuzluğun üzerine gittiğinde, zor duruma düşen şahıs ‘Esas sen kendi müsteşarının aşırmasının üzerine git’ derse, ne diyecek.
Devlet örgütünün en yüksek yöneticisi Başbakanlık Müsteşarı, bir memuru rüşvetten yakalasa, o terbiyesiz memur ‘Esas sen kendi aşırman kadar konuş!’ diye cevap yetiştirirse ne olacak?
* * *
Başbakan, müsteşarını korumak istiyorsa, o halde müsteşar gereğini yapmak zorundadır. Yoksa, Başbakan’a daha büyük zararlar verecek!