Paylaş
Kongre’de geçmişi silmekten bahsederken Aydın Doğan’a karşı akıl almaz bir kini ısrarla sürdürebilir.
Bir yandan Hükümet’i Ermenistan ile protokol imzalamaya hazırlarken, öte yanda bürokratları Azerbaycan’a “Boşverin atacağımız imza önemli değil!” diyebilir.
“Kürt Açılımı”nın bile adı her gün değişiyor.
Neden Başbakan kendisi ile bu kadar rahat çelişebiliyor?
Düşünce sistematiği böyle davranmaya çok müsait de ondan!
* * *
Başbakan Aydın Doğan’ı Al Capone’a benzettiğinde bir sürü insan kızdı ama ben benzetmeyi eşyanın tabiatına aykırı bulmadım.
Zira, Başbakan’ın Al Capone’un tam olarak kim olduğunu bilmeme ihtimali yüksek.
Bilmeyebilir. Bunda büyük mahzur yok.
Ama mahzurlu olan şu:
Belli ki Başbakan’ın yanında kimse ona Al Capone’un kim olduğunu söyleyememiş.
Başbakan’ın yanında onun yanlışlarını veya hatalarını yüzüne vuracak yüreğe sahip kimse yok. Sorgulayıcı bir yürek yanında barınamaz.
Zira, tebliğ-tebellüğ geleneğinde üstün olanın yanlışlanması, bırakın yanlışlamayı sual edilmesi bile mümkün değildir.
Baksanıza, koskoca siyasiler bile AKP Kongresi’nde MKYK’ya seçildikleri için Erdoğan’a şükrediyorlar.
Yıllardır Recep Tayyip Erdoğan şeyhlerini sorgulamadan onlara biat etti. Şimdi kendisi şeyh oldu, artık milletvekili olmalarını ona borçlu müritleri ona biat ediyorlar.
Hiç hata yapma şansı olmayan Erdoğan’a fikir vermek ne hadlerine!
* * *
Zaten, Erdoğan’ın Aydın Doğan’ı anlamadığı nokta da bu!
Onun zihin yapısına göre, Aydın Doğan bizim patronumuz değil, şeyhimiz.
Bizim, Aydın Doğan’ın beğenmediği, istemediği bir şeyi yazmamız mümkün değil.
Ben 10 yıldır Aydın Doğan bana hiç karışmadı diye yazsam anlamaz. Ertuğrul Özkök’le ters düşen yazılarımdan dem vursam dinlemez bile.
Patron veya genel yayın yönetmeni ile çelişen yazılardan örnekler versek, bu yazıların ya özel izinle yazıldığını, ya da işin içinde bir katakulli olduğunu düşünür.
Onun zihin yapısına, siyaset yapma tarzına göre bürokratları Aydın Doğan’ın ne kadar üzerine giderlerse gitsinler, Aydın Doğan bir türlü “adam olmuyor”.
Hâlâ, Doğan’ın gazetelerinde Başbakan’a yapılan muhalefeti “şeyhimiz” Aydın Doğan düzenliyor ve her gün her birimize o gün ne yazmamız gerektiğini Aydın Doğan tebliğ ediyor. Biz de tebellüğ ediyoruz.
* * *
Tebliğ-tebellüğ geleneğinden gelen bir zihin yapısı medyanın esas görevinin muhalefet olduğunu çözemez.
Başbakan, yalakalarının kendisine yaranma savaşı verdikleri gazetelerin neden çok satmadığını da sorgulamaz.
Örneğin, bunca promosyona rağmen neden son hafta Sabah Gazetesi ortalama 57.000 tiraj kaybetmiştir, bunu sorgulamak aklının ucundan dahi geçmez.
Neden Hükümetçi gazetelerin hiçbiri bayi satışında 100.000 sınırını geçemiyor, neden AKP’ye oy verenler bile “muhafazakâr” TV’leri değil de “popüler” TV’leri seyrediyor, bunu yakın çevresinde kimse Başbakan’a izah etmeye cesaret edemez.
* * *
Başbakan’ın The Wall Street Gazetesi’ndeki “Al Capone” benzetmesi bütün dünyaya sadece kendisi hakkında bilgi vermiştir.
Paylaş