BAŞBAKANLIĞA bağlı oluşturulan ‘Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu’nun yayınladığı rapor ülkede büyük tartışma yaratacak ve önemli bir işlem görecek.
Bu rapora verilen tepkiler ‘kimin kim olduğunu’ ayan beyan ortaya koyacak.
Rapora şimdiden verilen tepkiler, rapora turnusol káğıdı özelliği kazandırdı.
Ülkede, geriledikçe faşizan bir eğilime süreklenen statükocular ile ülkenin artık değişmesi gerektiğini düşünenlerin ayrımının çok net yapılabileceği bir metin bu.
* * *
Prof. Dr. Baskın Oran’ın şu ifadesiyle raporun özü oluşuyor:
‘Azınlık, çoğunluktan kendini farklı hisseden ve bunu kimliğinin vazgeçilmez unsuru sayan kişidir. Varsa vardır, yoksa yoktur. Devlet, sadece, hak verecek mi vermeyecek mi ona karar verir.’
Raporun bölücülük yaptığını, ülkenin birlik ve beraberliğini bozduğunu, Türkçe’yi reddettiğini iddia edenler var.
Oylamanın yanlış yapıldığını, raporun devlet parası yenerek hazırlandığını, Başbakanlığın görüşlerini ifade etmediğini söyleyenler de var.
Hatta, mahkemeye gideceklerini iddia edenlere dahi rastlamak mümkün.
* * *
Ben bu görüşlerin veya saptamaların doğru veya yanlış olduğunu tartışmayacağım.
Ancak, raporu akıl ceplerindeki tek şablon gereği ‘vatan haini’ ilan etmeye niyetlenen statükoculara iki sözüm var:
* * *
Eğer, ülkenin bağımsızlığını ve yapısını 21. yüzyılda da, haklı olarak özünde bir pazarlık ve karşılıklı taviz metni olan Lozan Antlaşması ile tarif etmekte ısrarlı iseniz:
a) Azınlıkların sadece dini azınlıklar olduğunu, dolayısıyla asli unsurun sadece Müslümanlardan oluştuğunu kabul edip ülkenin laik cumhuriyet olduğunu reddetmek zorundasınız.
Tek hukukluluğu inkár ediyorsunuz.
b) Herkesin bir yerde ve şekilde azınlık olduğu dünyamızda, AB raporunun kastettiği şekilde Kürtlerin sosyolojik azınlık olduğunu kabul etmez ve karşılık olarak Lozan Antlaşması’nı öne sürerseniz, Kürtlerin çoğunlukla Müslüman olması gerçeğinden hareketle, onları Lozan mantığıyla asli unsur saymak ve buna göre Kürtçe’yide, talep geldiğinde resmi dil olarak kabul etmek mecburiyetindesiniz.
* * *
Buna göre; ben de statükocuların Müslümanlığı asli unsur sayan -şeriatçı demesem de- laiklik karşıtları olduğunu, ayrıca Kürtçe’nin resmi dil olmasının önünü açarak bölücülük yaptıklarını söylersem, yanlış mı yapmış olurum?
Raporun azınlık tarifi, sadece AB’nin değil, hedeflediğimiz muasır medeniyetin 21. yüzyılda ulaştığı tariftir.
Ya kabul edersiniz, ya da etmezsiniz!
Böylece ne olduğunuz ortaya çıkar!
* * *
Not: Başbakanlık Azınlık Grubu Raporu’nda yer alan ‘Türkiyelilik’ kavramınaeskiden beri karşıyım. Görüşlerimi cumartesi günü yeniden açıklayacağım.