“Anadilde eğitim ile anadilde öğretim arasında da ayrım yapmak gerek. Anadilde öğretimin önünü açtık. Kürtçe dil kursları açtık. Anadilde eğitim için de adımlar attık. Üniversitelerde açılan Kürdoloji Enstitüleri, Yaşayan Diller Enstitüleri bu yolda atılmış adımlardır. Ama anadilde eğitim ortak dilimizi tahrip edebilir. Türkiye’de sadece Kürtler yaşamıyor. Diğer etnik unsurların da benzer beklentileri olabilir.” 2) Bazı “aydın” Kürtler de anadilde eğitimin temel hak olduğunu iddia ediyorlar. Çok net olmamaya özel gayret gösteriyorlar ama kasıtları tüm müfredatın anadilde öğretilmesi. (Örn: Altan Tan.) * * * Dil konusu “Kürt meselesi”nin en can alıcı konusu. Ancak, bence yukarıda alıntı yaptığım iki yaklaşım da hatalı. 23.09.2010 tarihinde şöyle yazmıştım: “... Ancak önce, belki de amaçlı olarak birbirine karıştırılan, bir ayrım yapmak istiyorum: 1) Anadil eğitimi, 2) Anadil(de) eğitim. Demokratik bir ülkede, eğer anadili resmi dilden farklı ise, anadilini öğrenmek herkesin hakkıdır. Bunun için, yeteri kadar talebin oluştuğu okullarda anadili öğreten seçmeli dersleri okutmak devletin görevi, özel okulların hakkı olmalıdır. Ancak, anadilde eğitim müfredatta okutulan tüm derslerin (tarih, edebiyat, matematik vb.) anadilde okutulması anlamına gelir. İşte bu talep bölünmenin bizzat kendisidir. Zira, eğitim sadece dilin doğru öğrenilmesi, bazı bilgilerin kazanılması değildir. Eğitim aynı zamanda ortak kültürün, değerlerin, örflerin, inançların, ülkülerin, tasaların; kısacası bir toplumu bir arada tutan tüm öğelerin tartışıldığı ve hazmedildiği süreçtir. Eğer, hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti şemsiyesi altında yaşayacaksak bu öğelere ortak sahip olmamız gerekir!” * * * 1) Başbakan’ın anadilde eğitimi “dil kursları”na terk etmesi yanlıştır. Şahsi görüşüme göre “yeteri kadar talebin oluştuğu” yörelerde devlet vatandaşlarına anadili öğretmeyi görev bilmelidir. * * * 2) Ancak, anadilde eğitimin temel hak olduğunu iddia ederek “anadilde eğitim” isteyenler vahim hata yapıyorlar. a) Eğitimin bir bütün olduğunu, eğitim dilinin sadece ortak dil yaratmadığını yukarıda açıkladım. Bu alanda bilgisi olmayanların veya bu bilgiyi görmezden gelenlerin aynı topraklarda yaşayacak “iki ayrı nesil” yetiştirme çabaları en hafif tabiri ile aymazlık. b) Anadili öğrenmek tabii ki “temel hak”. Ama, Başbakan’ın bahsettiği dil kursları bile bu hakkın elde edilmesini sağlıyor. İsteyen, istediği dilde kursa katılarak anadilini öğrenebilir. Her hakkı devletin karşılama mecburiyetinde olduğunu ima etmek haksız bir yaklaşım. Devlet bazı hakların sadece önündeki engelleri kaldırmakla yükümlüdür. Anadil konusunda bunu yapmıştır. c) Kürt “aydınlar” anayasal haktan bahsettiklerine göre, yeteri talep oluştuğunda, devlet Türkiye’de sahip olunan tüm anadillerde (Kürtçe, Lazca, Boşnakça, Gürcüce, Arapça, Arnavutça, Pomakça, Farsça, Süryanice, Azeri Türkçesi, vb.) okul açmak zorunda kalacaktır. Belli ki, bazı “aydın” Kürtler pedagoji ve eğitim bilimleri bilmedikleri gibi, finanstan da bihaberler. * * * Önünü ardını düşünmeden istemek adamı “aydın” yapıyorsa, ben de “aydın” addedilmek için “uzaylı” Mustafa Topaloğlu için “uzayca” eğitim istiyorum.