Amerikan seçimleri

BELLİ ki bu hafta Amerikan seçimleri ile yatıp kalkacağız. Mecburen böyle yapacağız. Zira, bir ülke kendisine başkan seçerken, esasında dünyaya yeni bir lider seçecek.

Zira kim seçilirse seçilsin; yeni ABD Başkanı a) çok kutuplu bir dünyanın kurulduğu, b) ekonomik ağırlığın Batı’dan Doğu’ya doğru kayacağı (21. yüzyılın ilk çeyreğinde Rusya+Çin+Hindistan’ın dünya üretimindeki payının ABD+AB’yi geçeceği), c) Yeniden Paylaşım Savaşları’nın (Irak, -belki- İran, Afganistan, Kafkaslar) devam edeceği, d) ekonomiye müdahale gerekliliği ve savaşlar nedeniyle devletin vazgeçilemez bir aygıt olarak güçlü varlığını devam ettireceği, e) ABD’nin dünya üzerinde ekonomik ve siyasal etkinlik açısından muazzam bir gerileme yaşıyor olmasına rağmen askeri, araştırma+geliştirme, teknoloji, insan kaynağı alanlarındaki bariz üstünlüğünün hálá tartışılmaz olacağı bir dünyanın en önemli lideri olacak. (Bkz: Cüneyt Ülsever: "Dünya ve Türkiye Nereye Gidiyor?" Hürriyet-7, 8, 9 Ekim 2008.)

Kişisel görüşüme göre; uzun vadeli bir perspektifle dünyada hiçbir ülke araştırma+geliştirme, teknoloji ve insan kaynağı konularında ABD’yi geçemeyeceği için, son dönemde ekonomik ve siyasal alanda ne kadar gerileme yaşarsa yaşasın ABD’nin dünya liderliğine kimse kafa tutamayacak.

Ancak, dünya da neo-conların özlediği tek kutuplu dünya da olmayacak.

Ben seçim sonuçları alınmadan yazacağım bugünkü ve yarınki yazılarımda ABD seçiminin dünyaya olası etkileri üzerinde duracağım, perşembe günkü yazımı ise alınacak sonucun yorumlanmasına ayıracağım.

* * *

Benim yukarıda ancak bir kısmını sayabildiğim çok bilinmeyenli bir dünyada bu seçim ABD’nin mutfağını değiştirmeyecek ama garson değişecek. Garsonun ne gibi farklar yarattığına ise aynı mutfakla çalışmasına rağmen Bush ile Clinton arasındaki dünyada ağır basan algılama farkı örnek olabilir.

ABD’de bu kez seçimleri daha da heyecanlı kılan faktör, ABD tarihinde ilk kez siyahi bir insanın ABD başkanlığına bu kadar yaklaşmış olmasıdır.

Gözüken odur ki, siyah ve demokrat Obama, Cumhuriyetçi ve beyaz McCain’e 6 puanın üzerinde fark atıyor.

İstatistiki olarak; seçim sonuçlarıyla ilgili anketlerin genelde ABD’de % 3’lük bir hata payı taşıdığı düşünüldüğünde Obama’nın kazanma ihtimali yüksek gözüküyor. Ancak, anketlere katılanların ırkçı gözükmemek için "Kime oy vereceksin?" sorusuna "Obama" diye cevap verip, sandıkta farklı davranmaları olasılığı düşük de olsa hálá var! Ayrıca, seçimi toplam oyların değil de teker teker eyaletlerde alınacak sonuçların belirlemesi (her eyalette alınan toplam sonuç sadece bir oy sayılıyor) düşük nüfuslu eyaletlerin sonuca etkisini artıracağı için anketlerde alınan ülke çapında oylara dayanan sonucu tersten etkileyebilir.

Ancak ben yine de; anket sonuçlarına dayanarak, bugün ve yarın, Obama’nın kazanacağı varsayımıyla analiz yapmaya çalışacağım.

* * *

Sadece görüntüde kalsa da, somut olarak hiçbir fark getirmese de beyaz çoğunluğun oyları ile siyahi azınlığa ait bir kişinin ABD’nin ve dolayısıyla dünyanın başına ilk kez geçmesi, başlı başına tarihi bir olaydır.

Beyaz Saray’a siyahi bir liderin oturması, dünyada kendisini "zenci" hisseden herkes için bir umut kapısı yaratacaktır.

Ancak, Obama’nın başına gelecek en büyük sorun da kendisinin "umut kapısı" olarak algılanması olacaktır. Zira, dünyada kendini ezilmiş hisseden hemen herkes kendisinden hemen radikal adımlar atmasını bekleyecektir. (Yarın devam edeceğim.)
Yazarın Tüm Yazıları