BU ülkede siyasette her daim ayakta durabilmenin temel sırrı basit bir varsayıma dayanıyor:
Türk’ü ile Kürt’ü ile, Sünni’si ile Alevi’si ile, Laz’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü, Yahudi’si, Ermeni’si, Rum’u, Arap’ı, Trakyalısı, Akdenizlisi vb. ile bu topraklarda yaşayan tüm insanlar balık hafızalıdır!
Bu varsayımın altına bir de babamızın: “Dün dündür, bugün bugündür!” sözünü eklerseniz zaten siyasetçinin vicdana ihtiyaç duymadığını çok iyi görürsünüz. * * * AKP “evet” oyları hakkında ciddi şüphelere düşünce PKK ve BDP’nin yönlendireceği oyları yönlendirmesi gerektiği kararına vardı. Terör duraklar ve buna karşılık Kürtlerin ağzına bir parmak bal sürülürse; AKP hem Türkler arasında “hayır”ları azaltır, hem de Kürtler arasında “evet”leri artırabilir! Hesap bu! PKK yetkilileri ile tabii ki ne AKP, ne de Hükümet pazarlık yaptı. Murat Karayılan’ın beyan ettiği gibi görüşmeleri devlet yetkilileri yürüttü. Ancak, devlet yetkilileri siyaseten yönlendirilmeden pazarlık yapamazlar. Siyasi pazarlıkta kafalarına göre takılamazlar. Görüşmelerden sonra BDP 3 Eylül’de Başbakan’ın Diyarbakır’da yapacağı mitingde vereceği sözlere kilitlendi! Boykot kararını “evet” oylarına çevirip çevirmeyeceklerine o “sözler”e göre karar vereceklermiş! * * * Ben hemen söyleyeyim, 3 Eylül’de Başbakan çok çeşitli sözler verebilir ama genel seçime kadar: i) ne seçim barajı % 10’un altına iner, ii) ne Terörle Mücadele Yasası’nda adım atılır, iii) hele hele ne de demokratik özerklik konusunda mesafe katledilir. 2011 seçiminden sonra da kim öle kim kala! * * * Başbakan ne söz verirse versin tut(a)mayacaktır, zira verdiği/vereceği sözleri tutarsa özerklik hassasiyeti yüksek Kürtlerden kazanacağı oyların mislisini kendi tabanını oluşturan milliyetçi hassasiyeti yüksek muhafazakâr Türklerden kaybedecektir. Başbakan pragmatist bir siyasetçidir! * * * Çok yakın geçmişe bakalım. “Şimdi evet oyu verin, Anayasa’nın tümünü sonra değiştireceğim” diyen Başbakan 8 yıldır iktidarda olduğunu hepimizin unutmuş olmasını temenni etmiyor mu? Bir yıl öncesine gidelim. ABD’ye verilen sözler çevresinde “Kuzey Irak Açılımı”nı “Kürt Açılımı” diye takdir eden Başbakan daha geçen yaz TBMM’de yaptığı hamasi konuşma ile Kürtleri hüngür hüngür ağlatmadı mı? Ağlattı! En entel Kürtler bile TV ekranlarında Başbakan’a gözyaşları içinde alkış tutmadı mı? Tuttu! Ancak, aradan bir sene geçti, tık yok! Zira, Başbakan’ın tabanı Kürtlerin istediği seviyede “Kürt Açılımı” yapmasına izin vermez! Başbakan bir sene “Kürt Açılımı” diye esti gürledi, şimdi de Anayasa’nın 26 maddesini değiştirmek istiyor. İlaç niyetine Kürtleri ilgilendiren bir tek madde var mı? Yok! Ortaya hayatını koymuştu, miting meydanlarında “Kürt Açılımı” ile ilgili tek kelime ediyor mu? Etmiyor! Hükümet şu geçen yıl içinde DTP’yi (BDP’yi) zerre kadar kaale aldı mı? Hayır! Ancak merak edilmesin; Kürtler 3 Eylül’de, Diyarbakır’da Başbakan’dan çok hoş sözler duyacaklar, hatta bazı entel Kürtler, “İnşallah Başbakan’ın kulağına gider” temennisi ile tekrar hüngür hüngür ağlayacaklar! * * * Kürt vatandaşlar; en son kazığı “Kürt Açılımı” safsatasında yediler! İnşallah bu kez millete, “İyi de Memet; sen de ‘Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete!’ sözünü hak ediyorsun!” dedirtmezler!