PARADİGMA; kavramak ve anlamak istediğimiz ‘‘şeyler’’ veya ‘‘olgular’’ karşısında bu çabamızı kolaylaştıran ve aklımız içinde oluşturduğumuz model veya numunelerdir.
Bana öyle geliyor ki, yakın dönemde Türkiye'ye yön verenler ile Batı'daki dış dünya arasında muazzam bir paradigma kopması yaşanıyor.
Paradigmalarımız giderek çok farklı hale geliyor.
‘‘Ne var bunda?’’ derseniz... Ben yalnızlaşmaktan, dünyadan kopmaktan, giderek statükonun güçlenmesinden korkuyorum.
1) Her şeyden önce, katiyen başkalarının bizden farklı paradigmaları olabileceğini kabul edemiyoruz.
Örneğin AB, Kemalizmi eleştirdiği an adamların yanlış doğru ne demek istediğini kavrayıp, buna göre cevap oluşturmak yerine alınıyor ve adeta küsüyoruz.
2) Atatürk'ü, Atatürk'ten daha iyi anlamaya çalışıp, onun her konuda görüşlerine referans veriyoruz da, ‘‘Eğer benim görüşlerim ile bilimin bulguları arasında fark doğarsa, bilimin dediklerini izleyiniz’’ sözünü hiç ama hiç anmıyoruz.
* * *
3) Büyük çoğunluk olarak hem muasır medeniyet seviyesine ulaşmak gerektiğini düşünüyor, bu amaçla AB üyesi olmak, Avrupa Topluluğu'nun parçası olmak için can atıyoruz, hem de Avrupa topluluk üyelerinden şüphe duyuyoruz. Özendiğimiz, aralarına katılmak istediğimiz toplulukları aynı anda ‘‘düşman’’ olarak görmemizi, alaturka paradigma dışında hiçbir paradigma kavrayamıyor.
4) Kıbrıs'ta 100 bin insan için mücadele verdiğini söyleyenlerin Anadolu'da 70 milyon insanın önünü tıkamasını da diğer paradigmalar çözemiyor. ‘‘Zaten bizi almayacaklar’’ diye kızdığımız AB kapısından içeri girmek için neden bu kadar gayret gösterdiğimizi de anlayabilen yok.
5) Irak'ta göz göre göre yangın çıktığında, ‘‘Bu bizim kastettiğimiz yangın değil’’ diye bahane uydurup, tedbir almamamızı da rasyonel akıl anlayamıyor.
* * *
6) İnsanların savaş karşıtı gösterilerini tüm dünya takdirle izliyor ama bizi yöneten ‘‘savaş karşıtı’’ yöneticilerin ülkemiz için hiçbir alternatif öneri üretmemelerini, hatta sanki bu onların görevi değilmiş gibi davranmalarını kavrayamıyor.
7) Biz de istemeden yaklaştığımızı zannettiğimiz AB ülkelerinden Irak tavrımız nedeniyle alkış beklerken onların ‘‘Kuzey Irak'a giremezsiniz!’’ sözlerine hiç anlam veremiyoruz.
8) Anlamadığımız, kavrayamadığımız paradigmaları hemen ‘‘vatan hainliği’’, ‘‘satılmışlık’’ gibi kavramlarla suçlamamızı da bu kavramları 19. yüzyılda terk etmiş insanlar yine anlayamıyorlar.
* * *
Özetle, son dönemde dünyayı hiç ama hiç anlayamıyor, bunun için de, ergenlik sivilcesi çıkaran veletler gibi ‘‘Beni kimse anlamıyor’’ diye ağlaşıp duruyoruz.