HER geçen gün artan dozda dışa vurulan kaba tepkiler çerçevesinde Recep Tayyip Erdoğan’ın ruh haline bir duygunun hákim olduğu rahatlıkla söylenebilir: Stres!
Esasında yabancı bir terim olan stres kelimesinin en yakın Türkçe karşılığı ise "aşırı gerginlik"!
Psikoloji biliminde stresin ana kaynağı olarak "denetlenemeyen dış çevre" kabul ediliyor.
Kişi kendi becerisi ve yetenekleri ile kavrayamadığı, denetleyemediği, yönlendiremediği dış çevre ile karşılaştığında strese giriyor ve ne düşünce dünyasını, ne duygu dünyasını, ne de sarf ettiği sözleri denetleyebiliyor.
Başbakan ve hikmeti kendinden menkul danışmanlarına hákim olan duygu yukarıda tarif edildiği şekilde stres!
* * *
Demokrasi tarihimizde ender görülen bir oy çokluğuna sahip, yakın gelecekte herhangi bir ciddi rakibi öngörülemeyen AKP iktidarının liderinin ruh halinin "aşırı gerginlik" olarak tarif edilmesi ilk bakışta çelişkili gibi gözüküyor.
Ancak, kişi kendi "durumunu" nasıl kavrarsa, onun için esas olan odur!
Başbakan da sayısal gücüne rağmen kendini hem bir kuşatılmışlık duygusu altında hissediyor, hem de bilinçaltına kendine hayatiyet veren tabanına hizmet veremediği duygusu hákim. Bir yandan tavandan her an bir salvo beklerken, diğer yanda memnun edemediği tabanı her an kaybedebileceği duygusu Başbakan’ı sonradan pişman olsa da, denetleyemediği bir ruh haline sokuyor.
* * *
Dün yazdım:
"Nedir tabanın AKP iktidarında beklentileri?
Önce iş ve aş!
Sonra dini hassasiyetlere cevaz veren özgürlüklerin artırılması!
AKP bu iki alanda da tekliyor, hizmet üretemiyor!"
Dün iktidarın hem türban, hem de imam hatipler konusunda, tavana karşı duyduğu kaygılar çerçevesinde, tabanı nasıl oyaladığını yazdım.
Bugün ise "iş ve aş" alanlarında iktidarın nasıl teklediğini açıklamaya çalışacağım.
Üstüne üstlük, hükümeti her gün artan bir ivme ile sıkıştıran "yolsuzluk" iddiaları da yangına körükle gidiyor.
* * *
AKP iktidar olduğunda; tavanla taban arasında sıkıştığı ana konulardan birisi ekonomik meseleler (kriz) idi.
Hükümet, ekonomik meselelerin çözümü için IMF reçetelerinden başka bir panzehir olmadığını akıllıca gördü ve reçeteleri uygulamaya devam etti.
Ancak, tabanın beklentileri ile IMF’nin önerileri çelişmekte idi ve bunun içindir ki Başbakan iktidara geldiğinde sıkıntılarını çözebilmek için tabandan 3 yıl istedi. Şimdi 3 yıl geçti! Ekonomide büyük başarılar sağlandı ama başarılı ekonomi politikaları artan "istihdam" ve "gelir artışı" olarak henüz tabana dönmedi.
Hükümet tabanın her iktidardan beklediği "iş ve aş" meselesinde tabanına tatminkar bir hizmet veremedi.
* * *
Başbakan bir çiftçiye çok kızdı ve ona hakaret etti. Neden?
En çok onlara karşı mahcup da ondan!
Hükümetin "tarım politikaları" lime lime dökülüyor, çiftçi gerçekten çok zor günler yaşıyor ve hükümet bu konuda hem hazırlıksız, hem de çaresiz!