17 Aralık öncesi dönemde yaşanan çelişkiler daha çok rastlantı görünümü veriyordu.
ABD’ye verilen sözlere ve yapılan pazarlığa rağmen 1 Mart Tezkeresi’nin reddi ‘demokrasi’ kılıfıyla aşıldı, ‘zina’dan dönüldü, hızlı tren inadının sebep olduğu kaza iki-üç TCDD emektarının üzerine atıldı; meseleler böyle çözüldü.
Ancak, 17 Aralık sonrası daha önce tekil veya rastlantı sıfatlarıyla adlandırılan çelişkiler arızi olmaktan çıkıp adeta sistematik hale dönüşmeye başladı.
ABD ve AB ile ilişkiler birer çelişkiler abidesi haline gelirken, hükümetin de huzurunu bozduğundan emin olduğum çelişkiler yaşanmaya başlandı.
Köşk’ten dönen Beşir Atalay’ın Milli Eğitim Bakanlığı denemesi muhakkak Hüseyin Çelik’i rahatsız etmiştir. Eğitim Bakanlığı’nda en iyi koşullarda Başbakan’ın ikinci tercihi olduğu açığa çıkan Çelik’in artık YÖK reformunu savunması çok ama çok zordur.
Canlı yayında yeni TCK’nın ertelenmesinin mümkün olmadığını söylediği sırada alttan geçen bant ile bizzat Başbakan tarafından TCK’nın 1 Haziran’a ertelendiği ilan edilerek tekzip edilen Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in kırılmamış olması da mümkün değildir. Cemil Çiçek’in canlı yayın sırasında yüzüne yansıyan ifadeden Başbakan’ın TCK için ‘Adalet Bakanı’na-Hükümet Sözcüsü’ne’ danışma ihtiyacı dahi duymadığı belli idi.
AK Enerji soruşturmasını sürdüren Organize Suçlar Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın, nedeni ne olursa olsun, görevden alınması da akıllara çok derin sorular sokmuştur.
* * *
Çelişkiler yumağı en son tabana da bulaştı. Tabanın da son AİHM savunması ile ağır yaralandığını söylememek mümkün değildir.
AKP, kökünü milli görüşten alan, kadın tabanının çoğunluğu türbanlı olan bir parti. Seçim öncesi türbana; i) bireysel özgürlükler ve ii) eğitim hakkı açısından sahip çıkan AKP, bu konuda toplumsal mutabakat arayacağını da belirtmişti.
Esas yaklaşım türbana özgürlük idi ancak zemin yoklanacaktı.
Ancak, hükümet şimdi türbana özgürlük sözünü kendi elleriyle tamamen gündemden kaldırmıştır.
Zira, AİHM’nin Üst Mahkemesi’ne verdiği yazılı savunmada ‘türban yasağını demokrasinin gereği’ olarak gördüğünü, eski tezleriyle tamamen çelişerek beyan etti!
Bir hanım öğrencinin müracaatı üzerine alınan AİHM kararında:
Türban yasağının insan haklarını ihlal etmediğine hükmedilmişti. Türban takanların, diğerleri tarafından kendi özgürlüklerine tehdit olarak algılandığı belirtilmişti.
Şimdi hükümet, Üst Mahkeme’de bu kararı aynen kabul ettiğini beyan ediyor!
Beyanının hükümet görüşü olduğu Abdullah Gül tarafından da teyit ediliyor!
* * *
AKP; tabanına AİHM’de konuşmayı kısa tuttuğunu, özgürlükleri genişleteceğini de beyan ettiğini söyleyecektir.
Eminim, kendi yaman çelişkilerinin nedenini derin devletin üzerine yıkacaklar!
Ben de sormadan edemeyeceğim:
Seçim öncesi sözler verilirken derin devlet yok muydu, sonradan mı ortaya çıktı?
Bizzat sözünüz, derin devletle mücadele edeceğinize dair değil miydi?