AKP, kendi tabanına yönelik politikalarında tekliyor ve tabandaki tepki 2006’da giderek büyüyecek. Ben AKP’nin 2006’da erken seçim yapmasını kendi çıkarları açısından faydalı görüyorum ve bu partinin 2007’ye sarkan bir (normal) seçimde oldukça oy kaybedeceğine inanıyorum.
Benim hálá beklentim, AKP’nin bu sonbaharda "baskın seçim" yapması! Neden?
Başta Başbakan olmak üzere hükümet çok yoruldu ve hizmet üretemiyor da ondan!
AKP, AB’den tarih alarak, 17 Aralık 2004’te ulusal ve uluslararası arenada meşruiyetini kazandı ve müzakereleri de başlatarak 3 Ekim 2005’te bu meşruiyeti pekiştirdi.
Ancak, aynı AKP kendi tabanına yönelik siyaset üretiminde devamlı tekliyor.
Tabana yönelik siyasette tekleme, her geçen gün daha fazla belirgin hale geliyor.
AKP yatsın kalksın ulusalcı-Kemalist muhalefete şükretsin. Onların "kaba laikçi" muhalefeti, tabanda sadece safların sıklaştırılmasını sağlıyor.
* * *
Nedir tabanın AKP iktidarından beklentileri?
Önce iş ve aş.
Sonra dini hassasiyetlere cevaz veren özgürlüklerin artırılması.
AKP bu iki alanda da tekliyor, hizmet üretemiyor.
* * *
Önce ikinci meseleyi ele alalım:
Taban, dini hassasiyetine 28 Şubat döneminde büyük sekte vurulduğuna ve AKP’yi iktidar yaparken bu alanda yolunu açacağına inanıyordu.
İmam hatipler ve türban da dini hassasiyete saygının simgeleri haline gelmişti.
Hükümetten hem türbana, hem de imam hatiplere üniversite yolunu açması bekleniyordu.
Hükümet 3 yıllık iktidarı döneminde değil bu yolları açmak, daha beter tıkadı.
Hatta bilerek ve kasıtlı tıkadı!
Hükümet, Leyla Şahin’in AİHM’ye "türbanla üniversiteye giremediği" için yaptığı başvurunun reddedileceğini başından beri biliyordu. O kadar iyi biliyordu ki, Abdullah Gül’ün hanımı kendi şikáyetini geri çekmişti, Fazilet Partisi hakkında verilen karar zaten bir emsaldi ve nihayet AİHM’nin diğer dinlerle ilgili daha evvel aldığı benzer kararlar vardı. Bütün bunlara rağmen Leyla Şahin, davasında ısrarcı olması için kışkırtıldı!
Neden? AKP "türban meselesi"nin çözülmesi için gayret sarf etmek istemiyor, bu uğurda statükoyla çatışmayı göze alamıyor da ondan.
AKP türban meselesinin, çözülmek yerine mesele olarak kalmasını, tabanda delik açılması pahasına tercih ediyor!
* * *
Öte yanda "imam hatip meselesi" ve "YÖK meselesi"ni hem namus meselesi yapan, hem de bu meselelerin çözülmemesi için özel bir gayret sarf eden bir Milli Eğitim Bakanı var.
Bakan sanki bu alanlarda adım atmamak için özel gayret sarf ediyor.
En son imam hatiplerin akşam liselerini bitirerek üniversiteye girmesini sağlayan kararı ortaya attığında, hukukçu olmadığım halde, bunun bir aldatmaca olduğunu, bu kararın Danıştay’dan döneceğini daha ilk gün yazmıştım. Benim dahi öngörebildiğim yamukçözümü(!) koskoca Milli Eğitim Bakanlığı’nın öngörememesini bilgisizliğe bağlamak mümkün değildir. Ben kasıt arıyorum.
Kasıt, "meseleyi çözmeme" stratejisidir!
İmam hatipliler bir kez daha göz göre göre aldatılmışlardır.
Yarın da "yolsuzluk ve yoksulluk" bağlamında tekleyen AKP’yi irdeleyeceğim.