AKP’de uzlaşma neden ön plana çıktı?

DÜN yazdım. AKP, bir yandan "mazlum"u oynayarak, son günlerde de "uzlaşma"yı tekrar ön plana çıkararak ikili bir seçim taktiği uyguluyor.

Uzlaşma mesajı toplumun genel katmanlarına, mazlum mesajı ise potansiyel seçmene veriliyor.

Ancak, mazlum imajı son günlerde önemli bir yara aldı.

Uzlaşmanın ön plana çıkmasının bir nedeni de bu yara!

Yarayı da Anayasa Mahkemesi açtı.

Hem de görünürde AKP’yi haklı bularak!

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı ile CHP’nin son Anayasal düzenlemelerle ilgili itirazını reddetti ve AKP’nin cumhurbaşkanını halkın seçmesi için yaptığı Anayasal düzenlemenin referanduma sunulmasına karar verdi.

Böylece AKP büyük bir zafer kazanmadı mı? AKP’nin istediği zaten bu değil miydi?

AKP büyük bir hukuki zafer kazandı ama istediği bu değildi!

* * *

AKP, Anayasa’nın garabet "367" kararının ardından erken seçim kararı aldı ve cumhurbaşkanı seçiminin halk tarafından yapılması için Anayasa değişikliğini araya sıkıştırdı.

Hesabı, kendisine siyasal muhalefet olarak gördüğü Anayasa Mahkemesi’nin, tıpkı "367"de olduğu gibi, bir kez daha Cumhurbaşkanı ve CHP ile ortak hareket edip Anayasa’daki değişiklikleri iptal etmesiydi.

Böylelikle AKP’nin "ana seçim teması"nın bütün altyapısı kurulmuş olacaktı.

"Cumhurun başını ne yetki verdiğiniz bize, ne de size seçtiriyorlar!"

Böylelikle, mazlum cumhur (millet) ile mazlum parti (AKP) el ele tutuşmuş olacaklardı!

Anayasa Mahkemesi bu kader birliği imajına önemli bir sekte vurdu. Hatta, "367" kararının yara izlerini de silmeye kalktı.

Mazlumların kardeşliği taktiği tıkandı.

Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı AKP’ye ikinci bir şok da yaşattı. AKP, zaten cumhurbaşkanını milletin seçmesini istemiyordu. Bu konuda 4.5 yıldır kılını kıpırdatmamıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimi TBMM’de tıkanınca mecburen alınan bu karar AKP’nin esasında istemediği bir şeydi. Beklenti ise bu kararın da cumhurbaşkanı-CHP-Anayasa Mahkemesi üçgenine takılmasıydı.

AKP, özde neden cumhurbaşkanını milletin seçmesini istemiyor?

Kendisi 1. parti olmasına rağmen; anti-AKP partiler bir aday üzerinde anlaşabilir ve aralarından birisi bu adayı öne sürebilir (Örnek, CHP’nin Hikmet Çetin’i aday göstermesi). Diğerleri zayıf adaylarla cumhurbaşkanı seçimi ilk turuna katılırlar. AKP’nin adayı ve Hikmet Çetin 2. tura kaldığında bu sefer bütün diğer partiler Çetin’e oy vererek AKP’nin adayının önünü kapayabilirler.

AKP bunun hesabını çoktan yapmıştı!

* * *

Şimdi AKP ne yapıp edip cumhurbaşkanı seçimini yeni dönemde TBMM’de yapmak zorunda. Aksi halde referandumdan "evet" çıkacak ve halkın oylarıyla yapılacak bir seçimde AKP’nin mağlup olma ihtimali matematiksel açıdan yüksek!

AKP, Anayasa Mahkemesi kararına ne kadar seviniyor gözükse de içten içe çok bozuk. Zira, bütün oyun bozuldu.

* * *

Bunun için Erdoğan "uzlaşma"dan, "liste"den dem vuruyor, AKP’nin açmazını gören Deniz Baykal da "3 seçenekli dayatma uzlaşma değildir" veya "Cumhurbaşkanı Meclis dışından seçilsin" sözleriyle Erdoğan’ı daha beter sıkıştırmaya çalışıyor.
Yazarın Tüm Yazıları