SON iki gündür bu köşede AKP’nin son haliyle 3’ü geçici 29 maddeden oluşan “Anayasa Değişikliği Taslağı” paketini irdeledim.
AKP’nin önünde son engel gördüğü yargıyı tamamen denetimi altına almayı, korkulu rüyası parti kapatma karabasanından kurtulmayı hedeflediği aşikâr olan taslak hak/hukuk kavramlarının fütursuzca etrafından dolanılarak hazırlanmış. Ortada tek bir hedef var: AKP’nin sivil vesayetini pekiştirmek! Taslak metinlerini inceleyince AKP’nin Anayasa Mahkemesi engeline takılmaktan zerre kadar çekinmediğni görüyorsunuz. Neden? Bence AKP çok akıllı bir tavırla “win-win (kazan-kazan) stratejisi” uyguluyor da ondan! * * * AKP “itilmiş ile kakılmış”ın mağduriyet psikolojisini Venezüella’da Chavez’in partisi ile birlikte dünyada en iyi değerlendiren parti. Bu anlamda tarihte hiçbir Marksist parti bu kadar başarılı olamadı. Milli Görüş geleneği “itilmiş ve kakılmış muhafazakârlar” ve “iten ve kakan mondenler” ayrımını yıllardır ustalıkla sürdürüyor. Kendisini her halükârda “itilmiş ve kakılmış muhafazakârlar”ın temsilcisi olarak kabul ettirmekte AKP çok başarılı. “Biz” ve “onlar” ayrışımını çok akıllıca körüklüyor. 2007’den beri işsizlik ve yolsuzluk “itilmiş ve kakılmış muhafazakârlar”ı beter acıtıyor ama kitleler kızmalarına, hatta belki de sövmelerine rağmen AKP’yi hâlâ varoşların temsilcisi olarak görmeye devam ediyorlar. “Olsun, yine de o bizden!” diyerek AKP’yi canlarını sıkan konularda bile hoş görüyorlar. AKP ülkede artık çoğunluğu oluşturan varoşlarda rakipsiz! Varoşlar hâlâ AKP’ye “yine de bizden birisi” olarak bakıyor. * * * İsteyen istediği kadar görmezden gelsin. Türkiye’de demokrasiyi yaşatan çoğunluk “hukukun üstünlüğü” kavramı ile ilgilenmiyor. Onlar için hukuk zaten işleri düşünce mahkemelerde sürünmelerine neden olan can sıkıcı bir ceberut devlet aygıtı. Yasamanın yargıyı denetimi almasından şikâyet edenler bağırdıkça varoşlar bunu “bir kalesini daha kaybetmekte olan ‘iten ve kakan mondenlerin’ beyhude feryadı” olarak görecek. “Hukuk elden gidiyor!” diye bağıranlar bu kitleye esasında “Demek ki bizimkiler kazanıyor!” mesajı veriyor. Tıpkı, 1994’te karalamak için “Recep Tayyip Erdoğan imar izni olmayan evde oturuyor” diye bağıranların bu kitle tarafından “Demek ki o da bizden, o halde onu belediye başkanı yapalım!” diye anlaşılması gibi! * * * Yukarıda analizini yapmaya çalıştığım sosyo-siyasi yapıyı en iyi okuyan parti olarak AKP’nin “win-win stratejisi” şöyle: 1) Anayasa taslağını Anayasa Mahkemesi reddederse “itilmiş ve kakılmış muhafazakâr” çoğunluk bunu “Kalelerini kaybetmek istemeyen egemenler bir kez daha milletin iradesine sekte vurdular” diye algılayacak. Erken seçime yol açılacak. 2) Taslak referanduma giderse %50’nin üzerinde bir rakam “AKP’nin yargı üzerinde tahakküm kurması zaten bizim zaferimizdir” düşüncesiyle değişikliği destekleyecek. 3) Taslağın referandumda reddedilme riski %50’den düşük. Bu oranda bir risk de siyasette göze almaya değer. Daha doğrusu, Erdoğan’da o yürek var. * * * Dağıtım kavgası bitmeyen toplumlarda “hukuk devleti” arkadan gelir!