Paylaş
Aralarında şahsımın da bulunduğu “hayır”cılar ağır bir mağlubiyet almışlardır.
“Evet” oylarının “hayır” oylarından 6 milyon civarında fazla çıkması “hayır”ı savunanlar açısından üzerinde çok derin düşünülmesi gereken bir olgudur.
Referandum öncesi ifade ettiğim görüşlerimden zerre kadar vazgeçmediğimi vurgulayarak bugün elimden geldiğince soğukkanlılıkla sonuçları yorumlayacağım.
* * *
1) Referandum bir Anayasa değişikliği oylaması olmamıştır. İddia ederim ki, milletin %95’i değişikliklerin somut olarak neler olduğunu kavrayamadan oy kullanmıştır. Bunda kimsenin suçu yok. Dünyanın hiçbir ülkesinde milletin 26 madde hakkında detaylı bilgi sahibi olması ve 26 maddeyi birden tamamen benimsemesi veya reddetmesi beklenemez. Halk siyasi meşrebine göre “sloganlara” sarılmıştır.
* * *
2) Hal böyle olunca, hem iktidar hem muhalefet referandumu “iktidara güvenoyu” yoklamasına çevirmiş, daha doğrusu çevirmek zorunda kalmıştır. Sonuçta da iktidar, toplam oyları bu kadar yüksek olmasa da, milletten %58 oranında güvenoyu almıştır.
Bu oran çok büyük bir başarının göstergesidir.
* * *
3) Aynı referandum, Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsı açısından da, katıldığı ilk ciddi sınavda, güvenoyuna dönüşmüştür. Referandumda “Kılıçdaroğlu rüzgarı” da oylanmıştır. Her ne kadar %42’yi CHP kendi hanesine yazmaya çalışsa da, son genel seçimlerdeki toplam muhalefet oylarının değil artmak, baş aşağı düştüğü bir ortamda Kılıçdaroğlu’nun “alternatif başbakan” imajı millet tarafından kabul görmemiştir. Kılıçdaroğlu’nun yelkeni rüzgarı arkasına alamamıştır.
* * *
4) Başta Osmaniye olmak üzere son yerel seçimleri kazandığı illerin önemli bir bölümünde “evet”e mağlup olan MHP referandumun en ağır yenilgisini alan partidir. Türk milliyetçiler MHP’nın politikalarını benimsemediklerini göstermişlerdir. Devlet Bahçeli referandum öncesi yeteri kadar çalışmamakla suçlanıyordu. Şimdi de liderliği tartışmaya açılacaktır.
* * *
5) Referandumun ikinci galibi BDP’dir. “Evet” ve “hayır” ların sayıldığı bir halkoylamasına “boykot” ile 3. bir renk katarak kendisini “diğerlerinden” ayrıştırıp, ülkede farklı ve özellikli bir “gerçeği” temsil ettiğini yedi düvele göstermiştir. Bu konuyu yarın başlı başına ayrı bir başlıkta değerlendireceğim.
* * *
6) Maalesef, ortaya 3 renkli bir Türkiye haritası çıkmıştır. Renklerin bölgesel olarak ayrışması bana hüzün veriyor. Akdeniz, Ege, Trakya bir renk, Orta Anadolu ve Karadeniz bir başka ama çoğunluk renk ve Güneydoğu da 3. bir renk olarak ortaya çıkmıştır. Bu acı gerçek üzerinde kafa yormak zamanı çoktan gelmiş, inşallah çok geç olmadan duruma hep beraber el koyarız.
* * *
7) Recep Tayyip Erdoğan otoriter bir başkanlık sistemi yolunda çok önemli bir merhaleyi aşmıştır. Şimdi önünde tek bir engel kaldı:
Abdullah Gül!
* * *
8) Yeni bir Anayasa’yı 2011’de inşa etmeye başlar mıyız, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili maddelerin, 2011’de iktidarda kim olursa olsun, artık değişmeyeceğidir. Yargıyı altın tepsi içinde yürütmenin (iktidar) eline sunan bu iki maddenin cazibesine hiçbir iktidar dayanamayacaktır.
Paylaş