DÜN, ABD’nin Irak’ı işgalinin 3. yıldönümü idi. ABD’nin neden Irak’ı işgal ettiğine dair bugüne dek binlerce sayfa yazı yazıldı. Kimileri bu işgali baştan kınadılar, kimileri işgale önden sahip çıkıp, sonraki olumsuz gelişmelerden ABD’yi sorumlu tutarak saf değiştirdiler.
Türklerin ABD’nin Irak’ı işgaline bakış açısı ise "1 Mart Tezkeresi" karşısında aldıkları tavırla belirlendi.
Ben "1 Mart Tezkeresi"ne sahip çıkan büyük azınlık içinde yer aldım. Bugün de "1 Mart Tezkeresi"ne hálá sahip çıkan daha büyük bir azınlık içindeyim.
* * *
Ben "Irak savaşını" 21. yüzyılda güç dağılımını yenidentarif edecek 3. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olarak gördüm. 3. dünya savaşının da tıpkı 2. ve 1. Dünya Savaşları gibi "enerjinin yeniden paylaşımı" savaşı olduğu noktasından hareketle bu işgali önlenemez ve vazgeçilemez bir eylem olarak kabullendim.
Dünyanın yeniden tarif edildiği bir dönemde Türkiye’nin bu kaçınılmaz gelişme karşısında aktif rol alması gerektiğini düşündüm ve hálá da öyle düşünüyorum.
* * *
Aldığım tavırla ilgili yanıldığım noktalar olmadı mı? Pekálá oldu! İşgalden sadece 1 yıl sonra, bugüne göre de 2 yıl önce; 5 ve 6 Mayıs 2004 tarihlerinde yazdığım "Irak Savaşı: Özeleştiri Yapmanın Zamanıdır (I) ve (II)" başlıklı yazılarımdabu savaşla ilgili öngörü hatalarımı bir bir sıraladım. Bildiğim kadarıyla bu savaşla ilgilenen ve şöyle veya böyle tavır alan hiçbir aydın, siyasetçi, diplomat veya akademisyen bugüne dek böyle açık bir özeleştiri yapmadı. Demek ki, onların hiç hataları olmamış!
ABD’nin Irak’a "dirlik ve düzen" getirme konusunda bu kadar aciz kalacağını öngöremedim!
Bu yanılmanın nedenleri olarak da: i) paralı askerlerin bu kadar çaylak olabileceğini ve ii) neo-con (yeni muhafazakar) ekibin bu kadar cahil ama bir o kadar da öğrenmekten yoksun ve bir o kadar kibirli olduklarını baştan fark edemememi sıraladım.
2 yıldır da Irak’ın bölünmeye koşar adımlarla gittiğini yazıyorum.
* * *
Ancak, yine de bugün, iyice ayyuka çıkan kaos ortamında dahi, Türkiye’nin kaçınılmaz, önlenemez, vazgeçilemez bir savaşa (sözüm ona) katılmayarak kaybettiklerinin kazandıklarından fazla olduğunu düşünmekteyim. Şöyle ki:
Eğer Türkiye savaşa aktif müdahale etse idi:
1) TSK’nın ABD ordusuna göre i) çok daha üstün olan "düzensiz savaş" tecrübesi ve ii) Dışişleri ile birlikte bölge sosyolojisine hákimiyeti nedeniyle bölgeye çok daha büyük oranda "dirlik ve düzen" getireceğini,
2) Kuzey Irak gerçeğini önceden kabullenmiş bir Türkiye’nin, iç savaş çıksa dahi, savaşı kendi sınırında değil, çok daha aşağıda göğüsleyebileceğini,
3) Kuzey Irak’ta yaratılacak ekonomik kalkınmaya çok daha fazla katkıda bulunarak, daha fazla pay alabileceğini,
4) Irak Savaşı’nı kendi lehine en iyi kullanan ülke olarak İran’ın bugün Irak için ABD ile masaya oturma gücünü elde ettiği bir ortamda daha da açık olarak ortaya çıktığı üzere, Ortadoğu’da başat rolü kapamayacağını, İran’ın bu kadar etkin olamayacağını, bizimle de pazarlık etmek zorunda kalacağını,
5) Doğrudan Irak Savaşı ile ilgili olduğunu düşündüğüm Şemdinli türü iç meselelerin bu kadar büyüyemeyeceğini, PKK, Barzani ve diğer güçlerin Güneydoğu’da bu kadar rahat at oynatamayacaklarını düşünüyorum.
Kaldı ki, bugün itibarıyla Irak’ta ölen Türk sayısı savaşa aktif katılan İngiliz sayısından fazladır!