GEÇEN hafta Washington D.C.’de edindiğim bazı izlenimleri okurlarla paylaşmak istiyorum. Tabii ki, bu izlenimler görüşebildiğim insanlardan kazandığım görüşlerle sınırlıdır; ama değişik ortamlarda yapılan görüşmelerde bazı ortak paydalar belirince genelleme yapmadan duramadım.
Edindiğim izlenimler ile Türkiye’deki bazı gelişmeler arasında da ister istemez irtibat kuruyorum.
ABD yönetimiyle ilgili iki ana tespitim şöyle:
1) Bush yönetiminin, rekor oyla yeniden seçilmesinin sadece 1 yıl ardından, halk desteğini en fazla kaybettiği dönemi yaşadığı açıkça gözlemleniyor.
2) Yönetim, birçok konuda olduğu gibi, Türkiye politikaları ile ilgili olarak ikiye bölünmüş vaziyette.
* * *
1) Bush yönetimine hayatiyet veren bazı ‘neo-con’larda(yeni muhafazakárlar) şimdi ne yapacağını bilemeyen insanların ruh hali hákim. Irak Savaşı’na destek veren Demokratlar açıkça Irak’tan çekilmekten bahsederlerken, Bush’un partidaşları Cumhuriyetçiler bile 2006 yılında Irak’ın güvenliğini Iraklılara bırakmayı öngören tekliflere destek veriyorlar. Kimse artık BOP’u ciddiye almıyor.
Irak’ın bölünme ihtimalini göz ardı etmeyenlerin sayısında ise büyük artış var.
Washington’da Ortadoğu ile ilgili konuşulan 2006 senaryoları, Türkiye açısından tüylerimi ürpertti.
* * *
2) ABD yönetiminde AKP hükümetinin ne zaman ne yapacağını tahmin edilemez bulanlar oldukça büyük ağırlık taşıyorlar. Örneğin, Abdullah Gül’ün geçen hafta yaptığı Şam gezisini, Türkiye’de yansıtılanın aksine, şaşkınlıkla karşıladıklarını belirtiyorlar. Sadece, Türk hükümetinin ziyaret konusunda ısrarlı davranması karşısında, ortak mesajlar verilmesi için destekte bulunulmuş.
Ancak, Başbakan’ın haziran gezisi sonrası ilişkileri değerlendirirken ABD yönetiminin ikiye bölündüğünü açıkça görüyorsunuz.
Bir bölüm (Dışişleri ağırlıklı) ilişkilerde bir nebze olsun haziran sonrası bir düzelme olduğu görüşünde.
Diğer bir bölüm ise (Pentagon ağırlıklı) adeta AKP hükümetini gözden çıkarmışlar. İlişkilerin sadece ‘diplomatik dilde’ düzeldiğini beyan ediyorlar.
Onlar, ABD’nin Ortadoğu politikalarında artık AKP hükümetinin yönettiği/yöneteceği Türkiye’nin fazla bir ağırlığı olamayacağı görüşündeler!
* * *
ABD’de Türkiye ile ilgilenenler ‘Şemdinli olayları’ çerçevesinde ortak bir gözlemde de bulunuyorlar. Bu kişiler:
Türkiye’de 28 Şubat dönemi benzeri ‘kapalı kapılar ardında görüşmelerin’ sayısının hızla arttığı görüşündeler!
Sanki, ‘Şemdinli olayları’ çerçevesinde hükümetin nasıl bir tavır alacağı mercek altına yatırılmış.
Kimileri AKP hükümetinin Şemdinli’de gün ışığına çıkan ‘hükümet-derin devlet’ çekişmesinde hükümetin atak davranıp demokrasi mücadelesinde olumlu puan almasını bekliyorlar.
Kimileri ise hükümet ile rahat çalışamadıkları varsayımıyla adeta ‘derin devlet’in tekrar ön plana geçmesini umut ediyorlar!
* * *
Onlara göre, ‘derin devlet’in ön plana çıktığı bir Türkiye, ABD’ye ‘Ortadoğu politikaları’nda daha fazla yardımcı olabilir!