AVRUPA Birliği ile başlayan müzakere süreci Türkiye’de yerleşik ve köklü ‘devlet üzerinden rant kazanmaya yönelik’ birtakım ilişkileri yok edecek.
Doğrudan rant kaybına yönelik gelişmeler Türkiye’nin bu ince ve uzun yolda başını çok ağrıtacak. İşte İlaç Sanayii!
1) ‘Türkiye, 1995 yılında AB ile Gümrük Birliği Antlaşması’nı imzaladı ve ardından ...4 Haziran 1997 tarihindeki Ortaklık Konseyi’nde alınan bir kararla, 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren AB menşeli ilaçlara patent süresinin bitiminden itibaren 6 yıl süreyle veri (hakkı) imtiyazı uygulama taahhüdünün altına girdi.
Ancak, Türkiye, uygulamada bu taahhüdünü henüz yerine getirmiş değil. AB Komisyonu, 17 Aralık tarihli Brüksel zirvesinden tam üç gün sonra (20 Aralık) Türkiye’ye bir nota vererek, uygulamanın geriye dönük olarak başlatılmasını istedi. Ve kıyamet koptu.’ (Hürriyet: Sedat Ergin: 07.01.2005)
* * *
2) Jenerikçi İlaç Firmaları itiraz ediyor.
Ülkeyi AB üyesi yapmak için canla başla çalışan Bülent Ezcacıbaşı AB’nin bu kararına neden itiraz ettiklerini açıklamak için bir yemek veriyor ve yemekte kendilerine 1997’den beri ne yaptıkları sorulduğunda:
‘Bu işte bir ihmal mi vardı, bir yanlışlık mı? Yanıtı, ilaç sektörünün emektarlarından, İEİS Onur Başkanı Kaya Turgut verdi: ‘1950’lerde demokrasiye geçildikten sonra devletin, bürokrasinin güvenilirliği azaldı. İşler eskisi gibi yürümüyor.’
Sorun sanırım biraz da, ilaç sektörünün yıllarca işlerini kapalı kapılar ardında yürütüp, işlerin hep öyle devam edeceğine inanmalarında ve dünyadaki gelişmeleri yeterince takip etmeyip, önlem almamalarında olmuş.’ (Radikal: Murat Yetkin- 07.01.2005)
* * *
3) Şimdi 6 ay önceye dönelim:
‘İlaç firmaları ellerinde girdi faturaları ile Sağlık Bakanlığı’na başvururlar, bürokratlar ile yüz yüze pazarlık yaparak fiyat alırlardı. Şimdi ilaç firmaları, ellerindeki ilaçlar için AB üyesi beş ülkedeki (Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya, Fransa) benzer ilaçların fiyatlarına bakacaklar ve en ucuz fiyatı ilaçlarına uygulayacaklar. Sağlık Bakanlığı’nın bildirdiğine göre...böylelikle ülke yılda 500-600 milyon $ tasarruf edecekmiş. Meğerse, (kapalı kapılar ardında) pazarlık sistemi ile biz ilaca yılda bu kadar parayı fazladan ödüyormuşuz.’ (Hürriyet: Cüneyt Ülsever-27.06.2004)
O zaman da ilaç firmaları kıyamet koparmışlardı...
* * *
4) Bir de diğer rakamlara bakalım: Bendeki rakamlar diyor ki: Yıllık 4.033 milyar $’lık yerli ilaç üretimi içinde jenerik ilaçların payı 1.4 milyar $ (%36) ama veri hakkından etkilenen jenerik ilaçların payı sadece 115 milyon $ (Mc.Kinsey). Bu ufak rakam genel ilaç üretimi içinde %3.3, jenerik ilaçlar içinde ise %8 paya sahip. Yani, şimdi ‘Biz bir türlü hazırlanamadık’ diyen jenerikçi firmalar sadece %8 gelir kaybına uğrayacaklar ve 1997’den beri bir türlü hiç tedbir alamamışlar!
Nitekim kendi raporları da; eğer 2001 yılında veri hakkı tanınsa idi 2002 yılında jenerikçilerin kárdan 11 milyon $ zarar edeceklerini, araştırmacıların ise 17 milyon $ ilave kar edeceklerini (%1’den az) belirtiyor (Monitor Grup).
Esas mesele kapalı kapılar ardında ve ranta yönelik ‘pazarlık hakkının’ kalkmasıdır! İşte AB’ye hazır olmadığımız nokta budur!