BAZILARI için ‘6 Ekim tedavülden kalkma günüdür’ diye yazdım. ‘Kim bunlar?’ diyerek alaylı bir şekilde soranlar oldu.
Açın gazeteleri; kimler son gayret 6 Ekim kararına pislik atmaya çalışıyorlarsa, işte onlar esasında ‘Ben artık bittim!’ diye feryat edenlerdir.
Onlar artık tedavülden kalkmışlardır zira...
6 Ekim, Türkiye sınırlarını aşan bir karar günüdür.
Biz ‘ben-merkezli’ dünyamızda kararın evrensel anlamına pek kulak asmadık; ama alınan kararın zorluğunu bir nebze olsun hissedebilmek için karara kendi dışımızdaki anlamıyla da bakmak gerekir.
* * *
6 Ekim 2004 günü alınan kararın tarihsel önemi; var olduğundan beri birbirinin boğazını sıkan, diğerini beyhude yok etmeye çalışan, hiç olmadı yarışan, itişen; ancak aynı anda da dünya insanlık tarihinin belkemiğini oluşturan ‘Batı medeniyet çığırı’ ile ‘İslam medeniyet çığırı’nın nihayet bir arada yaşaması, egemenliği paylaşması, sınırları birleştirmesi (Türkiye), yakınlaştırması (Ortadoğu), ortak politika belirlemesi için Batı medeniyet çığırının açık ve somut niyet belirlemesidir.
* * *
Böyle bir tarihi ve zor kararın Batı medeniyet çığırını bugün temsil eden AB’nin komisyonunda; huzur içinde, itişip kakışmadan, fikir ayrılığına düşmeden, risk almadan, riski birbirinin üzerine yıkmaya çalışmadan alındığını düşünmek ya cahil cüreti, ya da salaklıktır.
Türkiye için alınan kararın, örneğin Bulgaristan için alınan karardan daha ağır olmasından alınmak ise açıkça Türkiye’ye hakarettir.
Şartlar eşit olsa idi, işte o zaman alınmak gerekirdi.
* * *
Bin yıldır uzak bildiğin bir medeniyeti; AB içinde tam 7 ülkenin toplam nüfusuna sahip olduğunu, üstelik 21. yüzyılın en dinamik ve en genç yapılarından birisini oluşturduğunu da bilerek kendi içine almak, bugünkü hali ile AB Parlamentosu’nda en büyük grubu oluşturacak bu ‘yabancı unsur’ ile egemenliği paylaşmaya yol açmak kolay bir karar mıdır?
* * *
Yıllardır içine aldığı unsurlar (Türk işçiler) hiçbir değerlerine, geleneklerine, göreneklerine uyum göstermeme konusunda azami gayret gösterirken, ‘artık bu ülke ile akraba olmak gerektiğini’ söyleyen AB’li siyasilerin, vatandaşları önünde ne kadar zor bir karar aldıklarını görmemek mümkün müdür?
AB’yi tek bir irade zannetmek, içinde bizim içimizde de olduğu gibi farklı unsurların, kronik Türk dostları kadar kronik Türk düşmanlarının da olduğunu görememek, kararın ‘dostların’ ‘düşmanlara’ üstünlüğünü yansıttığını tahmin edememek aklın herhangi bir seviyesiyle izah edilebilir mi?
* * *
Dünya tarihinin ana çizgisinin kırılma günlerinden birisi olan 6 Ekim 2004’te, tüm risklerine rağmen Batı medeniyet çığırını ‘yeni bir tarih yazma’ denemesi için ikna eden ülkem ile gurur duyuyorum.