MEHMET Altan dün Star’da doğru bir soru soruyordu: “Lafı bırak, 27 Nisan’da ne yaptın?” Özetle diyordu ki:
“Bizlerin gördüğü en son darbe 27 Nisan 2007’de yaşandı... Kimin ne ‘olduğunu’ da, en iyi o darbeye karşı alınan tutum test etti... Şimdi ortalıkta, 27 Nisan e-muhtırası sırasında ne yapıp ettiğini herkesin bildiği sürüsüne bereket adamın ‘demokrat’ sıfatı üzerinde şarap yalamış fare usulü dolanmasına bu nedenle eğlenerek bakıyorum... Halbuki tatavayı bıraksalar da, 27 Nisan’da ne yazıp söylediklerini bir ortaya serseler ya...” Ben Mehmet Altan’ın uyarısını ciddiye alıyor ve 27 Nisan 2007’den sonraki ilk yazımda “27 Nisan Muhtırası millete hayırlı olsun” başlığı ile yazdığım makalemi (29 Nisan 2007) kısaltarak aşağıda tekrarlıyorum. İşte 27 Nisan’da ne yaptığımın cevabı yazı: * * * “İki ay ileriye, bir gün geriye farkla; adı yine ilan edildiği tarihle anılacak yeni bir muhtıramız oldu: 27 Nisan Muhtırası!.. Post-postmodern muhtıra!.. Bu ülke öğrenmemekte çok ama çok ısrarlı. ‘Muasır medeniyet’e en çok, ona sarılanlar darbe vuruyor. * * * TBMM, 27 Nisan günü kendi kendini rezil etmiştir... Ama, ne olursa olsun, ortada bir bildiri değil, muhtıra vardır. ‘27 Nisan Muhtırası’, milletin iradesine müdahale eden, demokrasiyi bir kez daha yırtan açık bir girişimdir. Gerekçesi ne olursa olsun, tarihimizde ‘darbeli bir sayfa’ olarak yer alacaktır. * * * Şimdi ne yapmalı?.. TBMM derhal toplanmalı ve erken seçim kararı almalıdır. (Erken seçim kararı alınmıştır-CÜ) Demokraside açılan yaranın tek panzehiri yine demokrasidir! Milli irade tek seçicidir!.. ...Anayasa Mahkemesi’nin şu veya bu şekilde alacağı kararın hiçbir anlamı kalmamıştır. (‘367 kararı’ bir yüz karası olmuştur-CÜ) Milli iradenin bir kez daha hakemlik etmesiyle toplanacak yeni Meclis, pekâlâ Abdullah Gül’ü yeniden cumhurbaşkanı adayı seçer ve o da yaralanmadan berelenmeden cumhura başkan olur. (Erken seçim ardından Abdullah Gül cumhurbaşkanı olmuştur-CÜ) * * * ...Üzgünüm, birileri bu ülke için neyin iyi olduğunu milletten daha iyi bildiklerini yine gösterdiler. Üzgünüm, son söz bir türlü milletin olamıyor!” Yazının tamamını okumak isteyenler Hürriyet-Arşiv’e başvurabilirler. * * * Haklı uyarısına çok teşekkür ediyor ve ben de Mehmet Altan’a soruyorum: Hadi şimdi sadece bazı gazetelerden takip ettiğin için bilmiyorsun. Eğer, içlerinde benim de olduğum bazılarının iddiaları üzere, Ergenekon Davası İddianameleri’nde yer yer vahim tahrifat, kes-kopyala, yanlış bilgi olduğu ortaya çıkarsa, şimdi yaftaladığın, etiketlediğin bazı insanlardan özür dileyecek misin? Örneğin, Taraf Gazetesi’nin geçen gün Çetin Doğan hakkında inatla kullandığı terimi birdenbire değiştirerek “Balyoz planının altında imzası olan” yerine “altında ismi olan” ifadesini kullanması dikkatini çekti mi, çekti ise ne düşündün?