12 Eylül darbesi: Herkes şapkasını önüne alsın

REFERANDUM tarihi 12 Eylül’e rastlayınca Başbakan bu “tarihi fırsatı” kaçırmak istemedi ve referandumu “12 Eylül hesaplaşması”na dönüştürme gayretine girdi.

Böylece, referandumu iktidara güven oylamasından çıkarıp, soldan sağa geniş bir yelpazeye yayılan 12 Eylül mağdurlarının tepki oylarına çevirmeye çalışıyor.
Siyaseten bu taktiğe bir itirazım yok. Ancak Başbakan bu amaçla 12 Eylül süresince faşist cunta tarafından asılan gencecik insanları, kusura bakmasın ama, kullanmaya kalkınca üzüldüm.

Hadi 30 yıldır bu konuda kimse bir şey yapmadı ama iktidarının 8. yılında Başbakan’ın aniden 12 Eylül mağdurlarını hatırlaması bana samimi gelmedi.
Başbakan’ın yalandan ağladığını katiyen söylemiyorum, muhakkak o insanların son mektuplarını okurken o da üzüldü ama ancak bir referandum döneminde partisine “propaganda stratejisi” seçerken asılan gençleri hatırlaması “hoş” değil.

Başbakan geçtiğimiz 8 yıl içinde herhangi bir “12 Eylül yıldönümü”nde bu konuşmayı yapsaydı, kendisine eşlik ederdim.

* * *

Hadi gelin bugün basit bir çalışma yapalım.

1) Bundan 30 yıl önce solcular asılırken vatandaş Recep Tayyip Erdoğan, öte tarafta sağcılar asılırken vatandaş Kemal Kılıçdaroğlu ne düşündü, ne hissetti, ne yaptı?

2) Bugün demokrasi havarisi kesilen gazeteciler 12 Eylül’ü zamanında nasıl karşılamışlardı?

3) Zamanında Kenan Evren’i evinde ağırlayanlar, “12 Eylül’ün gerekçesi haklıdır; 12 Eylül terörden bezen halkın meşru müdafaaya geçtiği gündür” diye yazanlar şimdi dönüp eskiye baktıklarında kendilerini nasıl hissediyorlar?

4) 12 Eylül öncesi ve hatta sonrası birbirini “faşist” veya “komünist” olarak yaftalayıp, sokak ortasında, ev basarak öldürenler veya buna niyet edenler veya katili bilip de susanlar veya içten içe onaylayanlar bugün nasıl bir ruh hali içindeler?

* * *

12 Eylül Faşist Cuntası ile tabii ki hesaplaşalım. Bu görüşümü bu köşede daha önce de yazdım. Ama hesaplaşamayı Kenan Evren’in mümkün olmayan yargılanmasına indirirsek, 12 Eylül’de kim mağdur oldu, kim kazançlı çıktı tartışmasına girersek; bu konuda hiçbirimizin samimi olmadığı, herkesin nalıncı keserini kendine yonttuğu kısa sürede ortaya çıkar.

Hesaplaşacaksak önce kendimizle, sonra birbirimizle hesaplaşalım.

28 Şubat’ta mağdur olan İslamcıları savunmak için bir solcu dostuma “Bu durumu en iyi sen anlarsın, sen de 12 Eylül’de çekmiştin” dediğimde aldığım cevap:

“Şimdi sıra onlarda” olmuştu!

* * *

Benim derdim kimseyi 30 yıl önceki görüşlerine mahkûm etmek değil. 30 yılda hepimiz değiştik. Ben herkesten sadece samimi bir “özeleştiri” bekliyorum.

“O zamanlar şöyle düşünüyordum ama şimdi o görüşlerimden rahatsızım, artık böyle düşünüyorum” diyecek babayiğitler arıyorum.

* * *

Bu ülkede “herkesin kendisine demokrat” olması ve bunun sonucu ortaya çıkan karşılıklı riyakârlık beni çok rahatsız ediyor.

“12 Eylül mağduriyetini” bir yarış haline getiren ak saçlı ihtiyarlara çok kızıyorum!

Bari, aramızdan hayatlarının baharında ayrılan gençlerin hatırasını iğfal etmeseler!
Yazarın Tüm Yazıları