Güncelleme Tarihi:
Çocukken en sevdiğim kitaplardan biri, Amerika Birleşik Devletleri başkanlarının yaşamlarını anlatan kitaptı. Bu kitabı Manisa'da Çamlık içindeki Amerikan Kültür Merkezi kütüphanesinde okumuştum. O gün bugündür onu hâlâ ararım ama bir türlü bulamam.
Pek kalın olmayan bir kitaptı. Türkçe'ydi ve çok güzel bir üslubu vardı. Yazarını hatırlamıyorum. İçinde en çok ilgimi çeken başkan Abraham Lincoln olmuştu. Bir de Grover Cleveland'ı iyi hatırlıyorum. Sanıyorum onu halk tekrar başkan seçmiş ve çok ilginç sloganlarla Beyaz Ev'e yollamıştı.
Bu kitabı ya da başkanlar hakkında yazılmış bir başka kitabı bugün bulsam, başkanları elbette Amerikan demokratik sistemi içinde tekrar değerlendirebilme şansım olur. Sözgelimi, yıllarca tekerlekli sandalyede başkanlık yapan ve İkinci Büyük Harp'te ölen Roosevelt ve sonraki başkan Hary S. Truman... Truman beni daha çok ilgilendiriyor. Çünkü Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılması emrini veren Başkan Truman'dı.
Böyle bir emri verebilecek adamın iyi incelenmesi gereklidir bence.
* * *
Amerika Birleşik Devletleri Anayasası'nda, ‘‘Bu Anayasa halkın özgürlüğü ve mutluluğu için halk tarafından yapıldı’’ diye yazılıdır. Üstelik Anayasa, Kongre'ye ‘‘temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, ağır vergiler koyan, mala mülke el koyma hakkını devlete veren yasalar çıkaramazsın'' şartını koşmuştur. Yani Kongre oturup istediği türde yasayı çıkaramaz.
Böyle bir ülkede elbette, bir takım değişik uygulamalar olacaktır. Bunlar bize çok garip gelen uygulamalar da olabilir. Ne var ki bu uygulamalar ‘‘demokrasin ta kendisi’’dir ve bize garip gelmesinin nedeni de budur.
Biz Bill Clinton olayını basit bir seks olayı şeklinde gördük. Aylardır, oral seks üzerine espriler yaptık ve Monica Lewinsky'nin nasıl bir kadın olduğundan dem vurduk. Ne var ki işin ders alınması gereken yanı tamamen başkaydı. Ders alınması gereken yan, atom bombası atılması kararına kadar her kararı tek başına verebilen bir adamın Amerika Birleşik Devletleri halkı karşısında sigaya çekilmesiydi.
Adam bir kurulun önünde oturuyor ve saatlerce her soruya en ayrıntılı ve doğru yanıtları veriyordu. Biliyordu ki, susar ya da yalan söylerse işi bitiktir. Çünkü ABD sistemi, başkan dahil herkesin şeffaf olması üzerine kurulmuştur.
* * *
İşte bize gereken de budur. Şimdi ben size, ‘‘Başta Kenan Evren olmak üzere, aklınıza gelen her isim, bir savcılar kurulu önünde halka açık olarak sorguya çekilmelidir. Bunların içinde Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Necmettin Erbakan ve hatta Erdal İnönü ve daha birçokları bulunmalıdır’’ dersem, güler geçer ve ‘‘Bu adam kafayı yemiş'' diye düşünürsünüz.
Ama doğrusu budur.
Gerçek demokrasi, Susurluk, Alaattin Çakıcı, hatta Lockheed olaylarını ve aklınıza takılan her olayı en başından soruşturmaktır. Asker-sivil herkesin çatır çatır doğru ifadesini almaktır.
Türkiye'nin gerçek kurtuluş yolu budur.
Ki bundan sonra hak etmeyen hiç kimse baştacı edilmesin.
Ve ülkemize gerçek demokrasinin baharı gelsin.