Tahin-zeytin soslu taze börülce ve hellim salatası
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Tek başına yediğimde hoşuma gitmeyen ama başka malzemelerle karıştığında birçok farklı lezzet ortaya çıkartan zeytin ezmesi ve tahin kullanarak bir salata sosu yaptım bu hafta
Tahinin kavrulmuş susamdan gelen gövdeli ve fındıksı aroması zeytin ezmesinin o keskin olmanın yanı sıra tuzlu tadını iyice yumuşattı. Azıcık sarımsak, asitlik sağlamak için biraz da limon suyu eklediğim sosu Reşitpaşa’da kurulan Salı Pazarı’ndan aldığım dipdiri yeşil börülcelerle kullandım. Salatanın bu havada öğün yerine geçmesini istedim ve zeytin ezmesiyle uyacağını düşündüğüm için, zeytinyağında kızarttığım hellim peynirlerini ve artık iyice tatlanmış olan taze inciri de ekledim.
MALZEMELER Börülce Yarım kilo Yeşil Zeytin Ezmesi 25 gr. Tahin 50 gr. Sarımsak 1 diş, ezilmiş Limon 1-1,5 adet, suyu sıkılmış İncir 2 adet, dörde bölünmüş Hellim 1 paket Zeytinyağı 50 ml (salata için) Kavrulmuş Susam 1 tatlı kaşığı (yoksa susamı orta ateşteki bir tavada kavurabilirsiniz)
YAPILIŞI Hellimleri paketinden çıkarıp bir santim kalınlığında kesin. Tuzunu almak için suya yatırıp dolaba alın ve bir saat sonra suyunu süzün. Börülcelerin saplarını ayıklayıp bol kaynar suda üç-dört dakika kadar haşlayın, rengini koruması için buzlu suda soğutup fazla su çekmemesi için süzün (kıtırlıklarını kaybetmelerini istemiyorsanız çok fazla haşlamamalısınız). Sos için tahin, zeytin ezmesi, limon, zeytinyağı ve sarımsağı karıştırıp bir kenara alın. Tuzunu aldığınız hellimleri yüzeyi zeytinyağıyla kaplanmış kızgın teflon tavada, altın sarısı olana kadar, altlı üstlü kızartın. Börülcelerinizi üzerlerini kaplayacak kadar sosla karıştırıp tabağa alın, sıcak hellim peyniri, incir ve susam serperek servis edin.
ROOIBOS: ÇAYDA OSMANLI KIRMIZISI
İlk yudumda 20 sene önceki Caferağa Medresesi’ndeydim. Güzel bir bahar günü serin avlusunda gezinirken anlatmıştı çini ustası bize hiç bulunamayan kırmızıyı. 16. yüzyılda en üst seviyeye gelen İznik çinilerinin hepsinde boy göstermiş olan o Osmanlı Kırmızısı’nı. Kullanılan bütün yöntemlerin yetersiz kaldığını, şu ya da bu karışımın ve fırınlama tekniklerinin fayda etmediği ümitsiz bir çabadan bahsetmişti hayatını çiniden kazandığı anlaşılan yaşlı adam. Benim içinse çininin kendisi değil, çok da hoşuma gitmeyen ama bulunamamış olmanın çekiciliğini taşıyan, formülü kayıp gizemli renkti ilgi çekici olan... Şişelercesini içmek istediğim, çok zaman önce hastalanmak için bahane haline dahi getirmeyi düşündüğüm o şurubu gördüm, kalın cam kupadaki kırmızı çayımın içinde birkaç hafta önce. Sonraki yıllarda her ihtiyacım olduğunda alıp, adını hatırlayamadığım için olacak, aynı lezzeti yakalayamadığım o şekerli öksürük şurubuydu sanki. Yurtdışından hediye gelen bir paket ‘rooibos’ çayının kırmızısının, bir sürprizin hayatımı daha fazla renklendiremeyeceğini düşünebileceğim kadar uzun zaman sonra, güzel bir günde karşıma çıkması daha da arttırdı keyfimi. Beni bir an önce tatlı yapmak için düşünmeye zorlayıp içindeki kiraz çiçeği aromasıyla da biraz olsun hayal kırıklığı yarattı maalesef. Güney Afrika’da Pretoria’dan gelen ve oradaki beyazların kullandığı Flamanca benzeri Afrikaan dilinde kırmızı çalı anlamına gelen ‘rooibos’ isimli bitkiden kafeinsiz ve düşük tanenli çaylar yapılıyor ve sadesinin yanı sıra farklı aromalarla harmanlanıp içilebiliyor. Rooibosun kiraz çiçeği aromalısını piyasada olmadığı için herhangi bir yemekte kullanamamış olsam da, yalnızca Chado isimli firmada bulabildiğim sade olanı da, denediğim kadarıyla vişne ve elma kurularıyla karıştırıldığında çok güzel harmanlar veriyor.
HER KAPIYA BEDAVA SÜT
İngiliz Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Anne Milton beş yaşındaki çocuklara bedava süt verilmesi uygulamasının kaldırılmasını önerdi geçen hafta. Müsteşar alınması gerekli olan tasarruf tedbirleri çerçevesinde önerdi bunu ve inek sütünün çocukların gelişimi için hayati bir rolü olmadığı yönünde de bilim insanlarından destek aldığını duyurdu. Hazineye getireceği ne olursa olsun, ilk tepki 10 Numara’daki Muhafazakâr Başbakan David Cameron’dan geldi: Cameron hükümetin II. Dünya Savaşı’ndan beri süren bedava süt uygulamasını kaldırmak gibi bir kararı olmadığını açıkladı. Cameron’un müsteşarı desteklememesinin nedeni olarak, 80’li yıllardan Demir Leydi diye hatırladığımız Margaret Thatcher’a benzetilmek istemiyor olması gösteriliyor. Zira henüz eğitim bakanıyken 7-11 yaş çocuklarına bedava süt verilmesi uygulamasını kaldıran Thatcher, İngiltere’de o tarihten sonra ‘Thatcher, The Milk Snatcher / Süt Hırsızı Thatcher’ diye anılır olmuştu. Bizdeyse 70’li yıllarda her kapının önüne bir şişe süt konmasını, belediyenin şehrin yakınlarında çiftlikler kurup inek yetiştirmesini, elde edilecek ürünün halka dağıtılmasını tasarlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Vedat Dalokay’ın bu girişimi, kendisinin de övündüğü ‘Deli’ lâkabını almasını sağlamış ve reddedilmişti...