Çingene Baron'un sonu!

Güncelleme Tarihi:

Çingene Baronun sonu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 02, 1998 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Bugün siyasi yazı yazmayı canım hiç istemedi. Zaten son zamanlarda siyasetten söz etmeyi nerede ise hiç istemiyorum.

Üstelik bir başka şey de fena halde canımı sıkıyor. İstanbul'da gazeteye uğradığımda, Yazı İşleri'ne adımımı atar atmaz, millet bana futboldan bahsetmeye başlıyor. Fenerliler gelip söz atıyorlar.

Ama kimse siyasetten bir kelime ile bile konuşmuyor.

Oradan Spor Servisi'ne çıktığımda, daha kapıdan adımımı atar atmaz, ‘‘Ne olacak bu memleketin hali?’’ diye başlanıyor ve siyasi konularda arka arkaya sorulara muhatap oluyorum.

Her ne kadar ‘‘Bu işte bir terslik var!’’ diye düşünüyorsam da, gene de dilim döndüğünce sorulara cevap vermeye çalışıyorum.

Sonra Spor Servisi'nde oturup siyasi yazı yazıyorum.

Yazarken aklıma bir şeyler geliyor. Kendi kendime, ‘‘Dünyada bu kadar güzel şey varken, niçin insanlar birbirleriyle sürekli kavga ederler?’’ diye düşünüyorum.

İşin içinden çıkamıyorum.

* * *

Benim içimde siyaset hırsı asla olmadı. Hayatımda hep sanattan hoşlandım. Güzeli, iyiyi, doğruyu yakalamaya çalıştım.

Belki de bu yüzden, kavgayı, dövüşü hiç anlamıyorum. Benim anladığım kadarıyla, kavgalar ya para, ya kadın yüzünden çıkıyor.

Oysa dünyada o kadar çok güzel kadın var ki. Ama önemli olan, o kadınlar içinde eşi benzeri olmayanını bulmak. Tek olanını bulmak.

Bunları önceki gece Strauss'un ‘‘Çingene Baron’’ operetini izlerken düşündüm. Ne kadar güzeldi.

İçinde aşk, kıskançlık, hırs, savaş ve para vardı. Ama sonuçta aşk üstün geliyordu. Sanki özünde, aşkta kazanmak için önce savaşmak gerekir, mesajı yatıyordu.

‘‘Dünyanın en güzel yüzlü insanları şarkıcılardır’’ diye yazdığımı hatırlıyorum. Bunu Carmina Burana'yı izledikten sonra yazmıştım ve hâlâ inanıyorum.

Ne var ki şarkıyı yüreğinizle söylediğiniz zanan yüzünüz güzel oluyor. ‘‘Çingene Baron’’da herkesin yüzü o kadar güzeldi ki...

Onları ayakta dakikalarca alkışladım. Sonra kendi kendime gene düşündüm:

‘‘Dünyada bu kadar güzel şey varken niçin kavga ediyoruz Tanrım?’’

* * *

Bir şarkıcı kız biliyorum, Edith Piaf'ın sanki ruhunu taşıyor. Muhteşem bir sesi var ve olağanüstü romantik şarkılar söylüyor. Adı Jale.

‘‘Çare aramadım zannetme/ Çıkmaz yolları zorladım/ Gittim olmadı/ Kaldım olmadı/ Bitti diyorsam laf değil.

Artık bu son veda üzgünüm/ Nefret etme benden üzgünüm/ İster miydim hoşçakal demek/ Elim kolum bağlı üzgünüm.’’

Ve şöyle bitiriyor:

‘‘Az mı savaş verdim kendimle

Engellere yenildim üzgünüm.’’

Aşk ve savaş.... İnsanın kendisiyle bitip tükenmeyen savaşı...

Ve engellere değil, aslında kendisine yenilgisi...

Benim ‘‘Çingene Baron’’umun sonu...













Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!