Soru işaretleri yaratan bir kongre

Pazar günü ATO salonunda bir kongre vardı.

Kısa adı MÜSİAD olan, Müstakil Sanayiciler ve İşadamları Derneği İşadamları Derneği Ankara Şubesi’nin kongresine, hükümetten dört bakan katıldı:

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen.

Kongre açılışında önce İstiklal Marşı, sonra Fatiha Suresi, ardından da Kuran’ı Kerim’in "Asr Suresi" okundu.

Kuran’ı Kerim’den sonra, bu cesametteki meslek kuruluşlarının kongre ve önemli toplantılarında görmeye alıştığımız üzere, bir tanıtım filmi gösterildi.

ULUS, KURGULANMIŞ VE SANAL BİR TOPLULUKTUR

MÜSİAD’ın tanıtım filminde, "ulus" kelimesi "Zihni işgal eden yararsız bir sözcüklerden biri" olarak anıldı ve şöyle denildi:

"Uluslar varlıklarını büyük devletlerin konjonktürel çıkarlarına borçludur. Ulus kurgulanmış, belirsiz, tarihsiz ve sanal bir topluluktur. Milletten ulusa gerilemiş olmak modern Türk tarihinin en büyük paradoksudur."

HZ. MUHAMMED DÖNEMİNDE SADECE 138 ŞEHİT VERİLDİ

MÜSİAD’ın tanıtım filmindeki "ulus" eleştirisinin ardından,, Hz. Muhammed’in kişiliğinde, devlet başkanlığı ve başkomutanlık analizi yapılıyor.

Filmde, Hz. Muhammet’in stratejik bir komutan olduğu vurgulandıktan sonra şöyle deniliyor:

"Kurduğu devlet 10 yılda, 2 milyon kilometrekarelik alana yayıldı. Bu süreçte yapılan dokuz büyük savaşta sadece 138 şehit verildi. 216 düşman öldürüldü. Çünkü merhameti öfkesine galip gelen bir komutan ve devlet adamıydı. Hükümdar peygamber değil kul peygamber olmayı seçmiş bir devlet başkanıydı."

Özetle: MÜSİAD’ın 12 dakikalık filmi, meslek yaşamımız boyunca izlediğimiz sayısız kongredeki tanıtım filmlerinden enikonu farklıydı.

Not düşmekte yarar var: "Dernek genel kurullarının tanıtım filmlerinde Atatürk’ten, Kurtuluş Savaşı’ndan, Cumhuriyet’ten, devrimlerden, hangi güç koşullarda sanayileşmenin başarıldığından sözetmek zorunludur" diye bir yasa hükmü yok.

Ama biliyoruz ki, bazı filmler söyledikleriyle birlikte, söylemedikleriyle de mesaj verir...

Ankara’da sayısız kongre izlemiş bir gazeteci olarak söylemeli ki: MÜSİAD’ın bu kongresi bize, bu meslek kuruluşu için Atatürk’ten söz etmeyi, deyim yerindeyse bir "zul" saydığı mesajını verdi.

Meclis lojmanları kaçak mıydı

Or-an semtinde iş makinaları 10 gündür işbaşında: "Meclis lojmanları" gürültüyle tarihe karışıyor.

Türk siyasi hayatının önemli "dekorlarından" biri olan ve yüzlerce milletvekiline 15 yıl ev sahipliği yapmış olan 400 tripleks villa, greyderlerin önünde yıkılıp parçalanıyor.

Ne var ki, dörtbuçuk yıldır bitmeyen tartışma, bu yıkımla da biteceğe benzemiyor.

Çünkü bu kez Meclis lojmanlarının, başından bu yana "kaçak" olduğu iddiası var önümüzde.

İddianın sahibi de herhangi birisi değil. Lojmanların yerine inşa edilecek "akıllı kent" ihalesini açan kurumun en üst düzeydeki yöneticisi.

TOKİ Başkanvekili Erdoğan Bayraktar Meclis lojmanlarının yapı izni ve ruhsatının bulunmadığını söylüyor...

Türkiye’nin kronik bir sorununa, bu ülkeyi yönetenlerinin de ortak olması ne kadar çarpıcı değil mi?

Bayraktar, bu durumu kendilerinin de yeni öğrendiğini belirterek, şunları söylüyor:

"Lojmanları yıkabilmek için yasal olarak yıkım ruhsatı almamız gerekiyordu.Çankaya Belediyesi’ne başvurduk, yapı izni ve ruhsat olmadığını öğrendik. Sonra Büyükşehir Belediyesi’ne gittik. Orada da yapı izni yokmuş. Lojmanlar kaçak yapılmış. Biz de yıkım ruhsatını Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ndan aldık."

Bayraktar’
ın bu açıklaması üzerine villaların mimarı Behruz Çinici’yi arıyoruz.

Meslek yaşamı boyunca ruhsat konularının altına hiç imza atmadığını, sadece işin tasarım boyutuyla ilgilendiğini ancak buna rağmen Meclis lojmanlarının ruhsatının olmamasına ihtimal vermediğini söylüyor.

Verdiğimiz bu haber üzerine, dönemin yetkilileriyle temasa geçeceğini söylüyor.

Yapı izin ve ruhsat konularının, yüzlerce imza gerektiren ve içinde "rüşvet dönen" yıkıcı bir süreç olduğunun altını çizen Çinici, "Allah Mimar Sinan’ı yapı ruhsat işlerinden korumuş da bu güzel eserler yaratılabilmiş" diye ekliyor.

Behruz Bey biraz sonra tekrar arayıp, nazik bir biçimde "Bilgi yanlış, Lojmanların ruhsatı varmış" diyor.

Meclis lojman inşaatı döneminde TBMM’de görev yapan üst düzey bir yetkilinin adını veriyor.

Yetkiliyi arıyoruz, Bayraktar’ın açıklamasının doğru olmadığını söylüyor ama ne yazık ki adının kullanılmasını istemiyor. "Biz ruhsatı almıştık. Çok iyi hatırlıyorum. Çankaya Belediyesi’nin kayıtlarında olması gerekir" diyor.

Bu açıklama ve görüşmelerden, Meclis lojmanlarının kaçak olup olmadığı konusunda net bir yargıya varmak kolay değil.

Şu aşamada semt sakinlerini ilgilediren bir not ile bitirelim: Meclis lojmanlarının yıkım işlemi bir ay daha sürecek.

Başbakan Yardımcısı kirada oturuyor

MECLİS
lojmanlarının kaçak olduğunu tartışmaya açarken, "konut" sorununu çözmeyi hedefleyen Mortgage yasasının da bu hafta TBMM Genel Kurulu’ndan geçmesini bekliyoruz.

Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, son bir haftadır bu tasarı üzerine basına sık sık açıklamalarda bulunuyor.

Geçtiğimiz hafta Şener ile Mortgage üzerine görüşürken, kendisinin "ev" durumunu soruyoruz.

Şener, kendisinin bir evi olduğunu, onu da 90’lı yıllarda döviz kredisiyle satın aldığını anlatıyor. "O zamanlar Türk parası geçmiyordu" diyen Şener, beş yıl taksit ödeyerek sahip olduğu bu evden, daha sonra çocuklarının okuluna uzak olduğu gerekçesiyle çıkmak zorunda kalmış.

"Kiraya mı verdiniz evinizi?" dediğimde, "Hayır. Ben kiraya geçtim. O evi de şimdi kütüphane olarak kullanıyorum" yanıtını veriyor.

Yazarın Tüm Yazıları