Anlatacağımız hikaye gerçek. Ama kahramanımızın adını veremiyor, sadece geçtiği yerin Ankara olduğunu belirtmekle yetiniyorum.
Bankacılık ve finans alanında faaliyet gösteren büyük bir kuruluşumuzun en üst düzey yöneticisi, Selim Sırrı Tarcan’da bir voleybol maçını izler.
Maç bitiminde otomobilini park ettiği yerden çıkarır. Makul bir hızla ilerlemeye henüz başlamışken, önce aynadan bir çarpma, ardından yere düşen bir insan sesini duyar.
Hemen arabasından iner. Aynanın çarptığı bir adam yerde kıvranmaktadır.
Yönetici, genel durumu iyi görünen adama, "Durumun nasıl, birşeye ihtiyacın var mı?" diye sorar.
Adam ağlamaklı bir yüz ifadesiyle, arabanın çarptığı sırada hasta olan bir yakınına ilaç almaya gittiğini söyler.
Yönetici "Hemen gidip alalım, ne kadar tutuyor?" diye sorar. Adam, gelmesine gerek olmadığını, ilaçların 48 YTL tuttuğunu söyler.
Yönetici tam adamı yerden kaldırıp parayı vermek üzereyken, havada tiz bir düdük sesi yankılanır.
Olup biteni biraz uzaktan izleyen bekçi "Gene mi sen, milleti dolandırmaktan bıkmadın mı?" diye bağırmaktadır.
Tahmin edileceği üzere adam, bulunduğu noktada, hızı düşük araçları gözüne kestirip, profesyonelce "çarpılmakta" ve hemen sonrasında da kurbanıyla "ilaç parası" pazarlığına girmektedir.
Aslında adamın, yuvarlak bir rakam yerine 48 YTL gibi küsuratlı bir parayı talep etmesi, senaryonun inandırıcılığı açısından takdire şayandır.
Bu tür durumlarla hiç karşılaşmamış yufka yürekli yönetici ise olayı yakınlarına, "Allahtan bekçi vardı da kurtardık parayı" diye gülerek anlatır.
Sezer KİK üyelerini veto etseydi ne olacaktı
Devletin trilyonluk ihalelerinin düzenleyici ve denetleyici kurumu olan Kamu İhale Kurumu (KİK), hafta sonu yayımlanan atama kararnamesiyle ciddi bir sıkıntının eşiğinden döndü.
Sekiz üyesinin görev süresi aynı anda dolan KİK, geçen hafta fiilen çalışamaz duruma gelmişti.
Hükümet, sekiz yeni üyenin kararnamesini hazırlamıştı.
Ancak bugüne kadar kendisine gelen 6219 atama kararnamesinin, 729’unu uygun bulmayarak geri gönderen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in tutumunun ne olacağı konusunda, kaygılı bir bekleyiş vardı.
Zira, önüne gelen bir şikayet dosyasını 45 günde sonuçlandırmak zorunda olan KİK, Sezer’in vetosu halinde "kilitlenme" tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Korkulan olmadı ve Cumhurbaşkanı; Ali Kaya, Hakan Günal, Kazım Özkan, Çağatay Özcan, Adem Kamalı, Sanattin Işık ve Abdullah Dündar’ın atamalarını onayladı.
Atama kararları da 21 Nisan 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
ANCAK...
Eğer Cumhurbaşkanı Sezer bu atamaları veto etseydi, ne olacaktı biliyor musunuz?
Kamu kurumları, KİK’e göndermeleri gereken şikayet dosyalarını bekletecekti...
Çünkü, KİK’ten Başbakanlığa bu doğrultuda bir rica mesajı gitmişti.
KİK’in bir yetkilisi sorumuz üzerine geçen hafta bu "çarpıcı ricayı" şöyle aktarmıştı:
"Eğer Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olursa, yeni hükümet kurulması gerekiyor. Yeni hükümet kurulursa, sekiz üye için hazırlanan kararname de yenilenmek zorunda. Bu durumda gelecek bir dosyayı sonuçlandırmak için gerekli 45 günlük yasal süre aşılacak. Onun için KİK’ten Başbakanlığa böyle bir mesaj gitti. Çünkü kamu kurumlarının bir ihaleyle ilgili şikayeti KİK’e bildirmesi için 30 günlük süreleri var."
Sezer’in onayı, hukuk sınırlarının yapay olarak zorlanmasını ve mağduriyet yaratılmasının da önüne geçmiş oldu.
Halkbank’ın taşınması 2008’e kaldı
Halkbank’ın yüzde 24.98 oranındaki hissesi, önümüzdeki ay halka arz ediliyor.
Bilenlerin malumudur: Ankara’da kamu binalarının, deyim yerindeyse kendine has bir borsası vardır.
Binasından, şu ya da bu nedenle memnun olmayan kurumların çoğu, sürekli bir bina arayışı içindedir.
Herhangi bir nedenle faaliyet göstereceği binadan çıkma ihtimali gündeme gelen kurumlar hemen ilgi odağı olur, üst düzey görüşmelerle "rezervasyon yaptırılır...
Halkbank’ın Söğütözü’ndeki büyük genel müdürlük binası da işte bu nitelikte bir bina.
Çünkü, özelleştirme operasyonuna paralel olarak, genel müdürlügün İstanbul’a taşınması sözkonusu.
Çok sayıdaki istekli arasında, Halkbank Genel Müdürlüğü’ne, fiziki kapasitesi artık yetersiz hale gelen Danıştay’ın geçeceği konuşuluyordu.
Ancak öğrendiğimiz kadarıyla genel müdürlüğün bu yıl içinde İstanbul’a taşınma ihtimali çok zayıflamış.
Çünkü Halkbank, İstanbul’da kendisine uygun bir bina bulamıyormuş.
Yetkililer, "Taşınma işinin, 2008’den önce gerçekleşmesi zor" diyor.