Paylaş
Fatmagül, geçen hafta narin bedenini, Adriana Lima’ya kaçan ceylan bakışlarını, dalga dalga saçlarını alıp yarışmadan ayrıldı. Böylece atlayamadığı engeller, kaldıramadığı kum torbaları, yüzemediği mini havuzlar adanın Amazon kızlarına kaldı. Irmak da hikâyeden silinirse, belki Bennu ile Duygu, kaslı oğlanlar, Ümit Karan ve huysuz Dağhan’la aynı seviyede yarışabilir.
Survivor’ın orijinali bizimkiyle aynı anda ABD’de CBS kanalında yayımlanıyor. Sunucu Jeff Probst 13 yıldır, yarışmacılar oyun alanına gelirken bile aynı cümleyi söylüyor (‘Come on in guys!’). O çirkin dokunulmazlık heykelciği, rüküş kolyesi, ağaç kovuklarına sıkıştırılan sürpriz notların fontu bin senedir aynı. Acun Ilıcalı’dan elbette böyle statik bir şey bekleyemezdik. O bizim kımıl kımıl canımızı bilir, ciğerimizi okur.
BİZDE KURAL YOK
Bizim Survivor’da gerçek vahşi yaşam kuralları geçerli. Yani kural yok. Felsefemiz ‘kervan yolda düzülür’. Survivor oyuncakları ve kuralları formatı gereği ne kadar net çizgilerle belirlenmişse, Ilıcalı da bu sınırları esnetmekte o derece kararlı.
Mesela, fazla uzun süren bir oyunu “Evet arkadaşlar, hava çok sıcak 5’te bitiriyoruz” diye kesebilir. Birkaç hafta önceki gibi, “Tahta boyunluklar ağır geldiği için bambuyla değiştirdik” diye hop çözüm üretir. Yorulan çıtıpıtı kızlarımıza “Kızlar alttan sürünmeyecek üstten geçecek” diye şefkat gösterir. Sadece oyuncakların işlevine, yarışmacıların beceriksizliğine değil, yarışmanın özüne de hükmü var elbette. Bize uymayan ne varsa, kıvrakça bir yol uydurulur.
Son iki sezondur yaptığı gibi gidecek yarışmacıyı gönderme gücünü Acun’u Acun yapan halkın eline vererek Survivor’ı Survivor yapan ‘isim yazma stratejisi’ni bitir mesela. Amerikalılar gerzek gerzek kendi aralarında didişip, şeytanı kıskandıracak sinsiliklerle kimi göndereceklerini saatler süren ince hesaplarla belirlerken, biz şak diye sıcak kanepemizden “Hmm Fatmagül gitsin’, ‘Bozok’tan çok sıkıldım. Güle güle!” filan diye mesaj atabiliriz. Tabii, Survivor’ın kalbini, amacını, özünü oluşturan motivasyon, yani adada son kalan adam olmak için sadece bilek gücüyle değil, akıl oyunlarıyla da ayakta kalma kısmı artık yoktur ama sorun değil. Biz “Hiç kimsenin gitmesini istemem tabii” diye sızlanan iyi yüreklilerin kaderini çizmenin hazzıyla kabarırız.
Öte yandan, ‘Ay çok zor’ diye sızlanan kızlar yüzünden mi ‘denizkızı’ Irmak’a, aslan parçası Bennu’ya, o müstehzi sırıtışla bir sırtlanın kararlılığında dağları aşacak Duygu’ya fasulyeden muamelesi yapılır? İki turluk oyun bire, 10 kilo beşe, engel düzlüğe dönüşür? Kimse de çıkıp bu Amerikalı kızlar steroidli mi aynı hendekten zıp zıp atlıyorlar diye sormaz. Bizim kızların kaslarının hurma kıvamında olduğu önkabulü Acun Ilıcalı’nın yargısı mıdır, Türk kızının dizini kıvırıp evinde oturmasının bir sonucu mu?
Sonuçta, Survivor ABD Süper Lig’se, biz çok daha muğlak, taştan kaleli, oyunbozanın gerçekten oyunu bozabildiği, ‘olmadı baştan’lı, ‘bu sayılmaz’lı, ‘sen süttensin’li bir mahalle maçı izliyoruz. Sonra da bu hafta kim gitsin ‘Oo piti piti’ diye karar veriyoruz. Keyfimize diyecek yok.
HAFTANIN OLAYI
Kuzey ve Cemre’nin son yılların en romantik sahnesiyle coşmasına sevinenler, yüreğine su serpilenler, ‘Oh be nihayet!’ diye ferahlayanlar... Hemen sevinç, huzur gibi hislerden sıyrılın. Finale 6 kala, ağza çalınan bir parmak bal daha büyük felaketlerin habercisi. Yine de, 74. bölümün son 5 dakikası bizi çok iyi bir finale (mutlu ya da acılı) hazırladı. Son zamanlarda ekranın gördüğü en iyi repliği Kıvanç Tatlıtuğ’un büyüyen gözbebeklerine yerleştirdi. “Allah sana o kızı bağışlasın” Kuzey!
Paylaş