Paylaş
Öncelikle, biliyorum, evet, dizilerde oynayacak yenidoğan bebek bulmak afrikalemuru bulmaktan zor. Zaten bulunsa da hangi annenin bilirubin seviyesi 15’in altına inmemiş, eciş bücüş yavrusunu setlere teslim edecek kafada olacağı da şüpheli. Ama çözüm bu mudur? Hastanede zar zor 3 kilo gelirken, evde 5 buçuk kilo toparlak bir üç aylığa dönüşen bebekler prodüksiyon şartlarına anlayışımı zorluyor. Bebek İşi (Show TV) de, aynı dertle başladı ama Erkan Can’ın müthiş seslendirmesi ve iyi yazılmış ‘Bak Şu Konuşana’ replikleriyle küçük Yankı’nın insanüstü gelişimini görmezden geldim.
Bebek komedileri fazla yaratıcılığa açık alanlar değil. Bugüne kadar yapılmış en iyi örnekleri bile aynı klişelerden beslendi. Çünkü doğum travması-saçmalayan hormonlar-düzeni altüst eden yavrucak-dünyadan habersiz baba dengeleri gerçek hayatta da çok çeşitliliğe izin veren şeyler değil. Bir bebek dünyanın her yerinde aynı biçimlerde vakit alır, her kadın aşağı yukarı aynı duygularla sonsuz PMS döngüsüne girer ve gece gündüz birbirine girerken babalar genellikle uyur. Bu hikâyeyi akıllıca anlatan Up All Night gibi tatlı sitcom’lar olduğu gibi, vasatlığın dibine vurup karakterleri gerçek dışı uçlara çekerek espri arayan (aşırı perişan anne/çok şuursuz baba) örnekler de bol.
Bebek İşi, Up All Night’ta kurgulanan modern genç evli dinamiğine yakın. Elbette Erkan Can’ın delikanlıca konuşturduğu bebekle Bak Şu Konuşana türünün takipçisi. Zamanında Alev Sezer’in belki orijinalinden bile cool dublajını yaptığı bebeğin, Erkan Can’ın ‘harbi’ tonunda başka türlü bir ‘cool’la buluştuğunu görüyoruz.
Kocasına ağız dolusu küfreden, ayılıklarına kıl olan, kıyafetlerine sığamamayı, ‘fil gibi olmayı’ dert edinen, köpürüp köpürüp arkasından ‘Aşkııım‘ diye yumuşayıveren Candan karakterinde 1 Kadın 1 Erkek’in Zeynep’ini görmemek mümkün değil. Üstelik format da 25 dakikalık süresi, ilişki şakaları, uslu seks göndermeleriyle Zeynep-Ozan fenomenini hatırlatıyor.
Ama bu yüzden taklit, kopya gibi etiketleri yapıştırıp geçmek de haksızlık olur. Ne de olsa, konu aynı pınardan besleniyor, farklı olmak için kaçacak delik bırakmıyor.
Yeşilçay ve Acar’ın samimiyeti bu tanıdık hikâyeyi plastikleşmeden kurtarıyor ama sündürülen espriler de aynı oranda baygınlık tehlikesi taşıyor. 25 dakikanın koskoca 5 dakikasında, dizinin 5’te 1’inde göklerde Ümit Besen şarkısıyla uçan bebek montajı ‘şarkıya telif ödedik boşa gitmesin’ diye mi?
‘Pipisine bakalım’, ‘hey maşallah, muazzam!’ esprisi söz konusu bebek olunca cinsel uzuvlar aile canlısı oluverdiği için mi o kadar uzun?
Bu kısımlar henüz havada. Yine de üst üste iki bölüm yayımlayıp kısa dizi ferahlığını mahvetmezse, Türk izleyicisi abartıya güler yanılgısına kapılıp karakterleri teatral uçlara çekmezse, ‘yeni bebekli çift’ durumunu doğal akışıyla işlemeyi becerirse, Bebek İşi bu yazın rahat izlenir dizilerinden biri olur. Geçen sezon İşler Güçler gibi harika bir işi ekrana kazandıran Limon Yapım’dan umutluyum şimdilik.
Senaristlere not: Suni sancı elektro şokla verilen, bızz bızz titreten bir şey değil. Serumla damardan veriliyor. Yani, bir daha psikopat doktor esprisi yapılacaksa not olsun...
Paylaş