Paylaş
Ahmet Kural ve Murat Cemcir seyirciye ve tüm sektöre ‘biraz rahat olun’ dedi. Vakti de çoktan geldi geçiyordu zaten. Dizi ekipleri nedense kendilerini pek bir önemsiyorlar. Herkes büyük büyük lafların peşinde ama nedense kimse bu kadar böbürlenmenin içini dolduracak özeni bir bölüm yazmak için göstermiyor. Çok dramatik, aşırı komik, akıl almaz epik şeylerin peşinde koşmaktan ve bir türlü büyük balığı yakalayamamaktan onlar da yorulmadı mı?
Hepimizin yorulduğu dizilerin karnesinden belli.
Star TV’de İşler Güçler ekibini yeniden buluşturan Kardeş Payı, Murat Cemcir’in bir röportajında dediği gibi ‘şehirli mizahı’ çok doğru yerinden yakalıyor. Bunu İşler Güçler’de de tecrübe ettiler. Ama bu kez aynı üslubu, dili, kurguyu neredeyse Yeşilçam klasiklerini hatırlatacak sıcak bir yere taşıyorlar. Geleneksel dizi seyircisinin kapısından girmekte tereddüt edeceği İşler Güçler dünyasının aksine, Kardeş Payı’nın mahalle ortamı herkese açık. Zaman zaman bir Uyanık Kardeşler (Kadir İnanır / Müjdat Gezen, 1974) ya da Ah Nerede (Tarık Akan / Halit Akçatepe, 1975) havası esiyor. Kimi yerlerde Recep İvedik’in milyonlarını kucaklamak ister gibi dışkılı espriler bir parça uzuyor. Çoğu zaman ise yepyeni, taze bir dilin uzun zamandır gelişi için ayırdığımız boşluğa cuk oturduğunu hissediyoruz.
Murat Cemcir haklı. Bunun adı tam olarak ‘şehirli mizah’. Ama mesela Yalan Dünya’nın yaptığı gibi belirli bir semtin dili değil. İstanbul zenginlerine ya da varoşlarına ait de değil. Şive komedisine, aile çekişmesine dayanmıyor. Bu mega kentte yaşayanların değil, kentin yarattığı dilin nihayet ekranda hak ettiği yere geldiğinin işareti.
30’lu yaşlarında adamlar genelde bizim dizilerimizde, hele sitcom’larda dün doğmuş gibidir. Geçmişi en fazla, hikâyede yeri varsa lise aşkına kadar gider. Ancak evliyse, üstünkörü yazılmış bir tanışma hikâyesi vardır. Kardeş Payı’nın Metin ve Ali’si yaşıtlarının hemen bağlantı kurabileceği gerçek bir dünyada yaşıyor. 90’larda çocuk olduklarını biliyoruz, bu yüzden Ken ve Ryu’nun, He-Man’in, Commodore 64’ün hayatlarında bir yeri olmasına gülümsüyoruz. Kakayı tetrise benzetmek, Şirinler’in araya girmesi, Pac-Man’in arka fondan göz kırpması anlamlı geliyor.
Hatta ne kadar bilinçli bir cast tercihi bilmiyorum ama Bizimkiler’in Nazan’ı Ayşe Kökçü’yle aile komedilerinin efsanesine selam çakması, babanın Şener Şen çağırışımlarıyla Yeşilçam masumiyeti hissini pekiştirmesi nefis detaylar.
Çırak çocuklar, Leyla ile Mecnun’u andıran absürt yan karakterler, kenar mahallenin leopar desenli gülü ve en önemlisi küçük kız kardeş Feyza rolünde Seda Bakan çok çok iyi.
Ali İhsan Varol, Cahit Kaşıkçılar (biz kendisini daha çok Sarı Bıyık diye biliriz) gibi ikonik karakterleri kullanmalarının da devamı gelir umarım. ‘Kenan İmirzalıoğlu olacakken burun farkıyla Ahmet Uğurlu olmak’ gibi tüm popüler kültür şakaları senarist Selçuk Aydemir’in alametifarikası. ‘Taksim’de neler oldu da kimse duymadı’ gibi daha siyasi göndermeler konusunda da ellerini korkak alıştırmasınlar.
Tek sıkıntım ‘fıtı fıtı’ efektinin suyunun çıkması. Yoksa her şey bu güzel ekipten beklediğimiz gibi. Yolları açık olsun.
Paylaş