Paylaş
Osman Sınav yine herkesin içinin kapkara olduğu, daracık dünyaların hikâyesini anlatıyor.
Mutlu bir ülke değiliz. Ama kolay unutur, çabuk neşeleniriz. Küsmeyi, kinlenmeyi, horozlanmayı onurlu bir şey saysak da, hemen affederiz. Merhametli, ‘yazık, günahlı’, şefkatliyizdir çoğunlukla. Hain değilizdir. Ya da kötülükle övünmeyiz, ayıp sayarız. Fesatlığı hiç sevmediğimiz kadınlara bir dedikodu içinde yakıştırırız ancak. Kederli insanlarız da, böylesine kuru değiliz.
Osman Sınav’la da aynı ülkede yaşıyoruz ama ne garip, o yıllardır herkesin lanet olası hayatlar yaşadığını anlatmayı seçiyor. Karakterlerinin paslı bir çivi kadar hastalıklı ruhlarını övüyor. Ayılığı kutsuyor. Kadınlarına ‘bu’, ‘şu’, ‘lan’dan başka hitap biçimine yanaşmıyor. Mini eteği, yalnız anneliği mesele ettiği kadar, kuzen aşkını, ensesti, tecavüzü kafasına takmıyor.
‘Hatasız Kul Olmaz’, Osman Sınav’ın kurak hayal gücünün son örneği. Türkiye’nin öfkeli, kompleksli, kayıp kuşağının arızalarını sağmak için tasarlanmış klişelerin yeni dalgası. Pek de uyumlu bir kadrosu var. Mesela Murat Han yine bir tahta rolünde. Ekin Türkmen, Osman Sınav projelerinde eksik olmayan küstah/yelloz tipini iyi anlamış. Ertan Saban doktor/bad boy Ferit için belli ki hiç zorlanmamış. Ne de olsa sandalyeyi ters çevirip oturmak, bardaki kızlara arkadan sarılarak bilardo öğretmek, soru sorup cevabını dinlememek, sabah kalkınca ilk iş yumruğunu test etmek gibi birkaç ezberle kotarılıyor artık bu işler.
Herkesin intiharın eşiğinde olduğu bu İznik köşesindeki 70’inci dakikamızda kimin kim olduğu bir zahmet açıklığa kavuştu. Yoksa başkanın yeğeninin kuzenine âşık olduğunu ve onu en yakın arkadaşıyla evlenirken bastığı için intiharına sebep olduğunu anlamayacaktık. Daha dıdısının dıdısı yan karakterlerin bu skandala nasıl dâhil olduğunu çözebilmiş değiliz. İkinci bölümü bu akşam izleyeceklere zihin açıklığı diliyorum.
Mesela Bulut’un (Murat Han) tekinsiz bir yaratık gibi habire defetmeye çalıştığı eski karısı alkolik Dilber’in sırrı çözülmeyi bekliyor.
Kolsuz, Ceneviz gibi, elbette isimli değil lakaplı adamların mafya dünyası türlü entrikalara bulaşacağının sinyalini verdi. Artık her mafya karargâhında almayanı dövdükleri alçak lambaların, tuğla duvarların önünde takma kollu bir denyonun racon kesmesini izlersiniz.
Yasak aşk diyorsanız, kuzen kuzene. Ama aile tarafında sıkıntı olan, Ferit ve Canan’ın akraba olmasından ziyade oğlanın serserilikleri.
Başkomiser Bulut’un dünyasında ne var derseniz? Valla ben Murat Han’ın Eve Düşen Yıldırım’daki Namık’tan bu yana ‘Hmmffs’ dışında bir şey dediğini duymadım. O yüzden o kısmı bakışlarından çözeceksiniz.
Bu sırada mahallenin delisi, laz çaycı Optik gibi fonksiyonu belirsiz karakterlerle vakit harcamanız gerekecek. Lütfen mutsuzluktan kopup Mahallenin Muhtarları moduna girmeyin. Burada laz çaycı bile “Kendini vuracağına karıyı vursaydı!” türünden laflar edecek kadar hayvan.
Erkeklerin dayaktan başka dil bilmediği, kadınların ya gerzek, ya psikopat, ya küstah olduğu, çocuklarınsa hep Sezercik kaldığı O. Sınav dünyasına hoşgeldiniz. Burada biraz daha takılmaya niyetliyseniz, sabırlar diliyorum. Şu ara basbayağı mutsuzuz da, hiçbirimiz bu kadar kara gönüllü değiliz.
Paylaş