Annemler bana ilk Barbie bebeğimi getirdiklerinde 7 yaşındaydım. Uzun bir yurtdışı seyahatine gitmişler, üstelik de beni götürmemişlerdi.
Aslında kırgındım onlara. Kırgın ve kızgın... Ama valizden çıkan o uzun saçlı, sütun bacaklı bebek bir anda bütün öfkemi sildi. Zamanla bu ‘her haliyle mükemmel’ bebeklerden oluşan koleksiyonum genişledi, kadroya aksesuvarlar da eklendi. Taraklar, elbiseler, ayakkabılar... Hatta anneannemlere yastık yorgan bile diktirdim, her gece önce Barbie’lerimi yatırıp öyle girdim yatağıma.
Hatırlıyorum, kardeşimle oyun oynarken, her seferinde bambaşka dünyalar yaratırdık oyuncaklarımızla. Değişik hayaller kurar, farklı karakterlere bürünürdük. Özgür ve yaratıcıydık. Daha da önemlisi oyun, elimizdeki oyuncağın yapabilecekleriyle değil, kendi hayal gücümüzle sınırlıydı.
Günümüzde oyuncakların yerini teknolojik aletler alıyor. Oyun, hayal dünyasında kaybolup bambaşka birileri olduğun bir şey değil artık. Doğru anda, doğru tuşa bastığın bir puan toplama etkinliği. Görünen o ki, oyun oynamak da çocukluğun eskisi kadar önemli bir parçası değil bugün. Uzmanlar, çocukların özgürce oyun oynayabildiği sürenin 20 yıl öncesine göre haftada 8 saat daha az olduğunu düşünüyorlar. Bu 8 saatte, çocuklar oyun oynamak yerine kurslara gidiyor, sinema ve spor gibi yetişkinlerce hazırlanan etkinliklerle vakit geçiriyorlar. Oyunun yerini alan bir başka şey de televizyon ve bilgisayar. Araştırmalar günümüzde çocukların haftada ortalama 40 saatlerini teknolojik cihazlarla geçirdiklerini gösteriyor.
BÜYÜMEK İÇİN OYNAMAK LAZIM
Aslında oyun, özellikle de belirli kurallara bağlı kalınmadan, yaratıcı bir şekilde oynandığında, büyümenin önemli bir parçası. Çocuk bahçesinde ya da evin önünde arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlar yaratıcılığımızın gelişmesini, sosyalleşme becerilerimizin artmasını ve bedenimizin güçlenmemizi sağlıyor. Gittikçe yoğunlaşan ve ev-okul-kurs üçgeninde geçen hayatlarında çocuklara hayal güçlerini özgürce kullanabilecekleri oyun zamanları yaratmak lazım. Bebeklerine eğlenceli hayatlar uydurabilsinler, sokakta dizlerini kanatmak pahasına saklambaç oynayabilsinler diye. Çünkü anlaşmazlıkların üstesinden gelme, inisiyatif alma, hızlı karar verme ve yenilgiyi olgunlukla kabul edebilme gibi hayatta çok işe yarayan bazı beceriler okuldaki ders programında yer almıyor.
HANGİ YAŞA HANGİ OYUNCAK
Çocuğun yaşı ve gelişimi oyuncak seçiminde çok etkili! Çünkü uzmanlara göre çocukların farklı gelişim basamaklarında farklı oyuncaklarla oynaması gerekiyor. Çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanı Öznur Simav Durusoy’a göre 6-12 yaş arasındaki çocuklar, genellikle rekabete dayanan oyunları tercih ediyorlar. Çekişmeye dayanan takım oyunları bu yaş grubunda öne çıkıyor. 69 yaş döneminde çocuklar Lego’ya, hobi setlerine, spor oyunlarına, yaşlarına uygun bilgisayar oyunlarına ve matematik ile ilgili oyunlara ilgi duyuyorlar. Ayrıca, neden sonuç ilişkisini kavratacak ve problem çözme becerilerini geliştirecek oyuncaklar bu yaş dönemindeki çocuklara uygun. 912 yaş arasında özgüven gelişimi ve akranlar tarafından kabul edilme önem kazanıyor. Bu nedenle sosyal becerileri geliştirecek kutu oyunları tercih edilebilir. Bu yaş grubunda çocuklar daha karmaşık yapbozları yapmaktan, zihinsel becerileri sınayan bulmacaları çözmekten ve bilim ile ilgili oyuncaklar ile oynamaktan keyif aldıkları için oyuncak seçimi bu yönde yapılabilir.