Paylaş
◊ Bu sezon oğlunuz İlker İnanoğlu da yeniden “Arka Sokaklar”a döndü. 2 sezon oyunculuğa ara vermişti. Amerika’dan kesin dönüş mü yaptı, ne yapacak şimdi?
- Valla ne yapacağını ben de bilmiyorum. (Gülüyor)
◊ İlker’in oyuncu olmasını istiyor muydunuz?
- Benim yerim bir imparatorluk. Bir film düzeltme makinesi aldım. 1.5 milyon pound değerinde bir cihaz. Eski filmleri gıcır gıcır hale getiriyor. Büyük bir film ve afiş arşivine sahibim. Müze ve var. Her taraftan bir imparatorluk halindeyim. Ben onun yapımcı olmasını isterdim. İlker çok güzel İngilizce ve Fransızca bilir. Çünkü eğitimini Fransa’da gördü ve Amerika’da yaşadı.
◊ Kızınız Zeynep ne yapıyor?
- O bilim kadını. Çok büyük bir eğitimi var. Koç Lisesi’ni bitirdikten sonra Harvard Üniversitesi’nden mezun oldu. Cambridge Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Google’un Avrupa ve Asya’daki üçüncü adamı oldu. Şimdi başka büyük bir şirkette gitti. Çok da büyük para alıyor.
◊ Torunu özlemiyor musunuz?
- Özlüyorum. Londra’ya gelmişti ben gidemedim. Gülşen (Bubikoğlu) gitti. Yılbaşında Türkiye’ye gelecek.
◊ İlker’in de Zeynep gibi o yola girmesini ister miydiniz?
- İsterdim, çünkü o da çok akıllı.
◊ Sizden sonra bu imparatorluk ne olacak?
- Vakıf kurdum.
◊ Bütün filmlerinizin gelirlerini o vakfa aktardınız değil mi?
- Evet, bir de benim okulum var biliyorsun. Yılbaşından sonra yeniden faaliyete girecek. O da bu binada olacak. O okuldan kameraman, ışıkçı, kurgucu, yönetmen, yapımcı ve sunucu çıkacak.
◊ Takip ettiğiniz, çalışmak istediğiniz oyuncular var mı?
- Hepsiyle çalışsam diyorum... Hepsini beğeniyorum.
◊ Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu’nu Yeşilçam’ın yıldızlarıyla kıyaslamanızı istesem...
- Kıyaslayamam hiçbirini...
◊ Yeşilçam mı daha iyi?
- Evet... Karakter bakımından da daha iyiydiler. Adamlar parasız pulsuz sinemaya köleydiler.
◊ Cüneyt (Arkın) Abi ne zorluklarla film çektiğinizi her zaman anlatır. Şimdikilerin hem şartları daha iyi, hem de daha çok para kazanıyorlar. Buna rağmen yine de memnuniyetsizler.
- Şimdikiler üç kuruş parayı görünce hemen şımarıyorlar.
◊ Sizi hayal kırıklığına uğratan bir projeniz oldu mu?
- Yok.
◊ Televizyonda da mı olmadı?
- Oldu...
◊ Hangi dizi?
- atv’ye “Bizim Okul” diye bir dizi yaptım, olmadı. Birkaç tane daha var.
◊ Tutmayan işlerden nasıl ders çıkarıyorsunuz?
- Tutmayan işlerim son 5 yılda oldu. Önceden yoktu. Rahatsızlığımdan dolayı işleri takip edemedim. Sürekli tedavi için yurtdışına gittim geldim. Son 5 senede 7 kere ameliyat oldum. Gerçi yine de mazeret söylememek lazım, olmadı yapamadım.
Her tarafım sakat bir tek beynim çalışıyor
- 1960 yılında “İçimizden Biri” diye bir film yaptım. Turan Seyfioğlu ve Orhan Boran oynuyordu. Turan Abi, Yeşilçam’a küsmüştü. Abilerimiz ısrar edince filmimde oynadı. Orhan Boran da o dönem şehir tiyatrosunun yıldızıydı.
Ama ikisinin de alkol problemi vardı. Orhan profesyoneldi, gününde gelirdi ama alkollü olurdu. Turan Abi’yi bulmamız zordu. Bu tarz problemlerle karşılaşmama rağmen ikisinin ismiyle o filmi kurtardım. Ondan sonra “Kalp Yarası” diye bir film yaptım. Kenan Pars ve Gönül Beyhan vardı. İşte o “Kalp Yarası”, Erler Film’in yüz karasıdır.
◊ Neden?
- Abi film sinemaya giriyor, 2 matine sonra çıkarıyorlar, çok kötü. Büyük moral bozukluğu yaşattı. O dönem çok param gitti. Sağ olsun, dedem destek oldu.
◊ Hangi filmle toparladınız işleri?
- Turgut Özatay ve Gülistan Güzey’in oynadığı “Hancı” ile... O film, Türkiye’nin altını üstüne getirdi. Eskiden filmler İstanbul’da 8 sinemada oynardı. Filmin 22 kopyasını bastırdım, hâlâ yetişmedi. Ondan sonra da yolum açıldı, 6 tane filmim art arda patladı. “Küçük Beyefendi”, “Hayat Kavgası”, “Bulunmaz Uşak”, “Yolcu”, “Bahriyeli Ahmet” ve “Kadın Berberi”...
◊ Bu filmleri nasıl böyle kronolojik sırayla hatırlıyorsunuz, maşallah...
- Her tarafım sakat, bir tek beynim çalışıyor. O da giderse yandım. Millet hayret ediyor. Bir şey olduğu zaman beni arıyorlar “şu neydi” diye.
◊ Gerçekten müthiş bir hafızanız var... Rahmetli Süleyman Demirel de öyleydi, değil mi?..
- Çok doğru... Demirel ölümünden 6 ay önce Cem Yılmaz’ın gösterisini izlemek için TİM Show Center’a geldi. “Kimin burası” diye sormuş. Benim olduğumu öğrenince, görüşmek istemiş. Bizimkiler de benim için “burada” demişler. Halbuki ben evdeyim, hemen telefon ettiler. Tekne ile karşıya geçtim, geldim. Oturduk, konuşuyoruz. Kimleri hatırlamıyor ki Safranbolu’daki sinemacı Mehmet Çınar’ı bile sordu bana.
◊ O kadar...
- Vallahi billahi. Ben Safranboluluyum biliyorum Mehmet Çınar’ı. Ama hayal meyal... Sonra Mehmet Ağa vardı, Adana’da sinemacı. “Mehmet Ağa’ya ne oldu” diye sordu. “Öldü o” dedim. Necat Dilan’ı sordu, Diyarbakır sinemacısı. “Onu PKK yaraladı, o da sinemayı bırakıp Diyarbakır’dan ayrıldı” diye yanıt verdim.
◊ O soruyor siz de hatırlıyorsunuz ama bravo...
- Tabii ben de takip ederim.
Sadri ve Kenan’la barlara giderdik
◊ Gülşen Bubikoğlu ile 44 yıldır mutlu bir evliliğiniz var. Bu mutlu evliliğin sırrı kimde?
- Gülşen de olabilir. Çünkü ben stresli, fazla evimle ilgilenemeyen bir adamım. Ama çalışmaktan dolayı ilgilenemiyorum. Yoksa ne gece hayatım, ne sigaram, ne de alkolüm var.
◊ Gençliğinizde de mi içmezdiniz?
- Günde 3 paket sigara içerdim, 28 sene önce bıraktım. İçkiyi oldum olası sevmezdim. Sadece 1-2 kadeh içerdim. Ama tabii gece gezmelerine çıkardım.
◊ Hızlıydınız yani o zamanlar.
- Hayır... Gece hayatım şundan dolayı vardı, geç saatlere kadar çalışıyorduk. Setten çıkınca gazinoya giderdik, oradan da gece kulübüne geçerdik. O zamanın payvonları ve barlarında Erol Büyükburç, Cem Karaca’lar çıkardı.
◊ Kimlerle gidiyorsunuz gece kulüplerine?
- Sadri Alışık ve Kenan Pars’la giderdik. İkisi de çok iyi çocuklardı. Sadri sinemanın Nasreddin Hocası’ydı.
◊ İkisi de yakın arkadaşlarınız mıydı?
- Evet, ben işe ilk başladığım zaman altımda arabam vardı. O zaman İstanbul’da araba parmakla sayılırdı. Benim asistanlığıma başladığım filmde onlar rol alıyordu. Film, Yakacık’taki Soğanlı köyünde çekiliyordu. Sadri ve Kenan köyde ev tutmuşlar, orada yatıp kalkıyorlardı. Ben, “Kalmam, altımda arabam var, gider gelirim” dedi. Onlarla birlikte arabamla geziyorduk. Sosyal tarafım kuvvetliydi benim, evim de müsaitti... Arkadaş çevresi edindik.
Aziz Yıldırım’ı da severim, Ali Koç’u da
◊ Türk dizileri dünyada büyük ilgi görüyor. Sizin yeni nesil yapımcılardan başarılı bulduğunuz isimler kim?
- Timur Savcı, Birol Güven başta olmak üzere hepsini beğeniyorum. Hepsi bir şeyler yapıyor, belki bir dizileri yatıyor ama iki dizileri iş görüyor.
◊ Beğendiniz dizi var mı?
- Hayır, bakamıyorum ki gözüm gitti. Doktorlar mümkün olduğu kadar gözünü yorma dediler. Bak bu benim gözlüğüm. Dürbün gözlüğü... Utanıyorum bunu takmaya. Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda locam vardı, bıraktım. Topu göremiyorum ki, yakın renkleri karıştırıyorum.
◊ Yoksa Aziz Yıldırım’dan sonra mı bıraktınız?
- Hayır, ben Aziz’i de Ali Koç’u da seviyorum. Ali’nin çocukluğu elimizde geçti. Hatta başkan seçildikten sonra çıkardıkları ilk Fenerbahçe dergisinde benimle röportaj yaptırdı.
◊ Koç’larla da mı komşuydunuz?
- Evet, benim Kanlıca’da komşumdular. Mustafa, Ali ve Ömer, çocukken müthiş kayak yaparlardı. Yan yana karla kaplı yolda kayarlardı.
Kara Murat’lar nasıl tuttu?
◊ “Fatih” dizileri neden tutmuyor?
- Seyrettin mi sen?
◊ Seyrettim...
- Oluru var mıydı?
◊ Hiç yoktu...
- İyi değil çünkü, biliyorsun sen de...
◊ Ama sizin yorumunuzu istiyorum.
- Bunun tarihi konuyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
Öyle olsa benim
yaptığım Kara Murat’lar niye tuttu? Arka arkaya 8 tane patlattı Türkiye’de.
O da eski zaman filmiydi.
O kitabı 8 senede hazırladım
◊ “5555 Afişle Türk Sineması” adlı kitabınızda Türk sinemasını afişlerle anlattınız...
- Bir daha öyle kitap yapılır mı?
◊ Yapılamaz, müthiş bir kitap gerçekten.
- Ertuğrul Özkök, “Başucu kitabım oldu, nasıl yaptın” diye yazdı. Ben o kitabı 5 yardımcımla 8 senede yaptım. Anadolu’dan tek tek afiş buldurttum. Almanya’dan bile afiş getirttim.
◊ Yeni kitabınız ne zaman çıkacak?
- 2019’un şubat ayında. Adı henüz belli değil.
Başkaları isterse kötülesin “Recep İvedik” başarılı iş
◊ “Recep İvedik” serisini “Şaban” filmleriyle kıyaslıyorlar. Buna ne diyeceksiniz?
- Şaban filmlerini apayrı bir yere koyacaksın. Ama “Recep İvedik” de başarılı. Barajı aştı, tepelere çıktı. Ben iş yapan, gelir getiren her şeye başarılı derim. Başkaları isterse kötülesin.
◊ Çünkü siz gişe ve paraya bakıyorsunuz...
- Evet ama prestije de bakıyorum.
Paylaş