Yanlış yapan ünlüler

.

Haberin Devamı

Serdar Ortaç
“Bir çay demleyenim bile yok” diyerek taksi durağını ziyarete gitti, taksicilerle çay içip sohbet etti.
Üstelik maske takmayan taksici “Acı patlıcanı kırağı çalmaz” dedi.
Anlaşılan o ki; sevgili Serdar’ın ne izolasyondan ne de sosyal mesafeden haberi var.

Nasuh Mahruki-Coşkun Aral
Nasuh Mahruki, Silivri-Durusu’da açacağı Doğada Liderlik Okulu’ndaki son hazırlıkları ailesiyle birlikte hafta sonu denetledi.
Aile dostları Coşkun Aral da yanlarındaydı.
Aral, Mine-Nasuh Mahruki çiftinin çocuklarıyla fotoğraf çektirdi.
Anlaşılan o ki; sevgili Nasuh’la Coşkun’un “Aile bireyleri dışında kimseyle bir araya gelmeyin, sarmaş dolaş olmayın” kuralından haberi yok.
Coşkun, Nasuh’ların evinde yaşamıyorsa tabii...

Işıl Reçber
Amerika’dan döndükten sonra 14 gün karantina kuralını ihlal ederek sahibi olduğu güzellik merkezine gitti ve oradan fotoğraflar paylaştı.
Üstelik yorgun ve bitkin olduğunu itiraf ederek...
Ozon tedavisi iyi geliyormuş iddiasıyla bu tedaviyi uyguladığını söyleyerek...
Sonuç? Eşi Rüştü Reçber korona pozitif çıktı ve hastanede tedavisi sürüyor.
Anlaşılan o ki;
sevgili Işıl’ın uzmanların “Kuralları ihlal edersek en sevdiklerimizden uzakta kalırız” uyarısından haberi yok...

Haberin Devamı

Fahriye o saati nerede takacak

Koronovirüsle birlikte tüm dünya şunları konuşmaya başladı:
◊ Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı...
◊ İnsanların doğaya, çevreye karşı daha duyarlı olacağı...
◊ Gösterişten, şatafattan uzak, tüketimin daha az, paylaşımın, dayanışmanın daha çok olacağı yeni bir dünya...
Tam böyle başka hülyalara dalmışken hiçbir şeyin değişmeyeceğini gösteren bir haberi suratımıza çarptı dün Milliyet Cadde.
Burak Özçivit, setlerden uzak kalıp oğlu Karan’a bakma fedakârlığı gösteren eşi Fahriye Evcen’e 170 bin liralık saat hediye etmiş.
Oysa dünyada bütün insanlık 3 ayda şunu gördü:
◊ Dünyanın en lüks arabasına sahip olsan kaç yazar, binemiyorsun bile...
◊ Milyonların olsa ne olur, bırak yurtdışına tatile gitmeyi kapının önüne bile çıkamıyorsun...
◊ En lüks kıyafetlerin, en pahalı takıların olsa ne fayda, gideceğin bir davet, bir parti bile yokken...
Hepsi boş.
Merak ediyorum, Fahriye 170 bin liralık o saati nerede takacak?
Karan’ın altını değiştirirken herhalde.
Neyse güle güle kullanacağı günleri olsun...

Haberin Devamı

Anaokulunda uzaktan eğitim olur mu?

Eğitim öğretim hayatı kesintiye uğrayınca, anaokulları da uzaktan eğitime başladı. Peki anaokulunda uzaktan eğitim olur mu? Şaka gibi... 4-5 yaşındaki çocukları tek başına bilgisayar başına oturtabilmek mümkün mü?
Değil elbette. Evde bir çocuğun gürültüsü varken, ders başladığında bir anda 8-10 küçük çocuğun gürültüsü başlıyor.
Oturma odanıza 8-10 çocuğun doluştuğunu düşünün. Cavala cuvala bir kargaşa...
Onlara laf dinletmeye çalışan bir anaokulu öğretmeni... Daha da kötüsü, o yaştaki çocuğun bilgisayar karşısında tek başına uzun süre durması mümkün değil.
Anne ya da babanın başında, etrafında bulunması şart. O saat diliminde bir büyüğü, çocukla beraber olmak zorunda.
Bu yüzden anne-babalar isyanda; “biz anaokuluna neden para ödüyoruz” diye. Çünkü anaokulu, çocuğun dersten çok oyun oynadığı, oynarken öğrendiği bir yer.
Ebeveynler, çocuklarını sosyalleşsin, vakit geçirsin diye gönderiyor oraya. Uzaktan eğitimde ise sürekli anne/baba çocuğun başında!
Gazeteden bir arkadaşım da isyan etti; “Bunların hepsini biz yapacak, çocukla ders saatinde ilgilenmek zorunda kalacaksak neden okula para ödüyoruz?” dedi. Taksitleri aylık ödüyormuş, “Kapat bilgisayarı, nisan ayında para da ödeme” dedim. Uzaktan eğitimi almasa bile yıllık ücretin yüzde 10’unu talep ediyormuş okul.
Anlıyorum, okul da öğretmene maaş ödeyecek, gideri var tamam da uzaktan eğitim almak istemeyen veliden para talep etmek de ne demek? Veliler bu zor zamanda ne yapsın?
Not:
Kendi adıma ben bizim anaokulundan şikayetçi değilim. En azından çocuk arkadaşlarını, öğretmenini görmeye devam ediyor diyorum. Ama uzaktan eğitim için bu paralar verilir mi? Verilmez tabii.
Vermek istemeyen ailelerin ödememe hakkı olmalı.

Dedem gibi

Haberin Devamı

Çocukluğumdan rahmetli dedemi hatırlıyorum.
Evin içinde dolanırken koridorda, mutfakta, odada boşa yanan ışıkları kapatırdı sürekli.
“Boşa harcamayın” diyerek.
Şu karantina günlerinde evde dedem gibi dolaşır oldum iyi mi...
Fark ettim ki elim sürekli elektrik prizlerine gidiyor.
Onlar yokluk döneminin insanlarıydılar, bir lokma ekmeğin de boşa yanan ışığın da kıymetini bilirlerdi.
Belki bu dönem, dedelerimizin bildiği kıymeti bize de öğretecek.

Bizde bu dayanışma varken ne İtalya oluruz ne İspanya

Allah’ı var iş insanlarımızın çoğu, büyük markalarımızın tamamı şu virüs belasından daha şimdiden alınlarının akıyla çıkmayı başardılar.
Hemen hepsi elini taşın altına daha ilk günden koydu.
Yardım kampanyalarına yaptıkları yüklü bağış miktarları bir yana, elindeki imkanları da sonuna kadar sunan iş insanlarımız çıktı.
İşte Ali Koç, Arçelik’in altyapısını solunum cihazları üretimine açtı, ilk 2 bin solunum cihazı bu ay teslim edilecek.
İşte Cem Hakko, Türkiye’nin tekstilde en iyisi olan Vakko üretim merkezini maske üretmesi için Sağlık Bakanlığı’na tahsis etti.
Size bir şey söyleyeyim mi...
Bizde böyle duyarlı bir millet, böyle cesur iş insanları oldukça ne İtalya gibi oluruz ne İspanya...

 

Yazarın Tüm Yazıları