Paylaş
Bu çok eski bir tartışma konusu...
Carmina Burana gibi unutulmaz bir eseri 1937’de besteleyen Carl Orff’un Nazi sempatizanı olduğu hep tartışılır...
Hitler’in ayakta alkışladığı bir müzisyendir...
Şimdi Carmina Burana’yı mı alkışlayacağız, Nazi olduğu için Carl Orff’u mu eleştireceğiz...
Öyleyse daha çarpıcı bir örnek:
Piyanist, Çin Mahallesi, Rosemary’nin Bebeği, Acı Ay, Tess gibi ünlü filmlerin yönetmeni Roman Polanski tecavüz suçundan hüküm giydi...
Polanski’nin sinemasını red mi edeceğiz, bir tecavüzcüyü alkışlayacak mıyız?
Peter Handke bizim kuşak için Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi kitabıyla maruftur...
Wim Wenders’in yönettiği aynı adlı film nasıl unutulur.
Şimdi Bir Yazarın Öğleden Sonrası, Solak Kadın, Kısa Mektup Uzun Veda’yı yok mu sayacağız, yoksa Sırp vahşetini desteklediği için yerin dibine mi sokacağız...
Nobel’i verenler, biz ürettiklerine bakarız diyor...
Bense bu tür sanatçılara, yazarlara, yönetmenlere hep şöyle bakmışımdır:
Ürettikleri 10 numara ama adamlıkları beş para etmez.
Yaptıkları müziği de keyifle dinler, çektikleri filmi, kitabı da keyifle okur izlerim...
Ama sonunda da bir kallavi küfür savururum.
Boşnaklar birbirlerini öldürüp suçu Sırplara atmış ha...
O kitapları bu kafayla nasıl yazdın be adam...
Muz meselesi
Art Basel Miami’de sergilenen duvara yapıştırılmış muz 120 bin dolara satıldı.
Sanatçı Maurizio Cattelan bu enstelasyondan üç adet yaptı ve üçüncüsü de 150 bin dolara alıcı buldu.
Adı açıklanmayan alıcılara, eserle birlikte verilen orijinallik sertifikasında, gerekli görüldüğü takdirde muzun değiştirilebileceği yazıyor.
Başka bir sanatçı olan David Datuna da duvardaki bu muzu alıp yedi ve yaptığı eylemin adını Aç Sanatçı koydu.
Çağdaş sanat böyle garipliklerle dolu...
Ama bence bunlardan daha yaratıcı olanı Tekzen yaptı.
Şirketin sosyal medya hesabında
duvara yapıştırılmış muzun fotoğrafı paylaşılarak şu not düşüldü: Modern sanat eserleri üretmek için de ihtiyacınız olan her şey Tekzen’de...
Muz fotoğrafının yanında da “Gri Bant 8.50 TL” yazıyordu...
Çok konuşulan bir meseleden bu kadar güzel bir reklam malzemesi çıkarılırdı ancak.
1974 Beşiktaş soyunma odası... 45 yıl önce
Bu fotoğrafı Merkez Hakem Kurulu Başkanı Zekeriya Alp gönderdi hafta sonu bana...
Sosyal medyada dolaşan fotoğrafı ona da bir arkadaşı göndermiş. 1974 yılında Beşiktaş soyunma odası...
Ortada bir odun sobası, üzerinde su ısıtılan bir çaydanlık, ıslak formalar odanın içine gerilmiş iplere asılmış...
45 yıl önce Şeref Stadı burası...
Fotoğrafın hikayesini Zekeriya Alp anlattı.
“Sağdan ikinci benim” dedi...
Bir antrenman öncesi çekilmiş fotoğraf. “Biraz önce bir arkadaşım gönderdi bu fotoğrafı. Görünce gözlerim yaşla doldu.
Geçmiş film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.
O günkü koşullar çok zorluydu ama futbolcuların taşıdıkları forma aşkı sahalara yansıyordu.
Nerelerden nerelere geldik. Çok şükür bugünlere” dedi Zekeriya Alp...
“Umarım bu görüntü genç kuşaklara örnek olur” diye de ekledi.
Bugünün endüstriyel futbolunun yanında ne kadar masum kalan bir görüntü değil mi...
Paylaş