Paylaş
Antikapitalist Müslümanlar’ın öncülüğüyle düzenlenen ve Gezi Parkı direnişçilerinin büyük destek verdiği Yeryüzü Sofrası’nı da ziyaret ettim...
Beyoğlu Belediyesi’nin meydanda düzenlediği iftar yemeğini de...
İkisi arasındaki fark büyüktü...
İşte o farklar...
1- Yeryüzü Sofrası köy düğünüydü, Belediye Sofrası Çırağan düğünü...
2- İlki doğaldı, ikincisi zorlama...
3- Yeryüzü Sofrası’nda insanlar yerlere oturup iftarlarını açtı, Belediye Sofrası’nda beyaz masa örtülü 10 kişilik yuvarlak masalara...
4- İlkinde Galatasaray’dan Taksim’e binlerce insan toplanırken, ikincisinde bütün şaşaaya rağmen 400 kişi vardı.
5- Belediye Sofrası’nda özel giyimli kızlı-erkekli garsonlar servis yaparken, Yeryüzü Sofrası’nda herkes birbirine servis yaptı...
6- Yeryüzü Sofrası’nda kadınlarla erkekler eşit ağırlıktaydı, Belediye Sofrası’nın yüzde 90’ı erkekti...
7- Belediye Sofrası’nda termos termos çay vardı, Yeryüzü Sofrası’nda ağırlıkla ayran...
8- Yeryüzü Sofrası’nda herkes yanında getirdiği yemeklerle iftar açtı, Belediye Sofrası’nda belediyenin özel kutularda verdiği iftariyeliklerle...
9- Saat 21.10’da Belediye Sofrası’nda kimse kalmamıştı.
Yeryüzü Sofrası iftardan sonra da tıklım tıklımdı...
10- Yeryüzü Sofrası TOMA’ların gölgesindeydi, Belediye Sofrası Ahmet Misbah Demircan’ın gölgesinde...
STK’ların zaferi
Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) oluşturduğu Çevre Platformu Bileşeni, eskiden Salı Pazarı’nın kurulduğu Kadıköy Kuşdili’ne AVM yapılmasına itiraz etti...
Kadıköylüler ayağa kalktı...
Sonunda Kuşdili kurtuldu, o bölgeye AVM değil, yeşil alan yapılacak...
Sivil Toplum Kuruluşları’nın oluşturduğu Taksim Platformu, Topçu Kışlası’nın yapılmasına itiraz etti...
İstanbul ayağa kalktı...
Sonunda Gezi Parkı kurtuldu, AVM yapılmayacak, yeşil alan olarak kalacak...
2013 yılında Türkiye’de yaşanan bu iki olay STK’ların önemini kanıtlarken şunu da göstermiştir:
STK’ların demokrasinin temel direği olduğunu...
Doping de dış mihrakların işidir
Ev sahibi olduğumuz Akdeniz Olimpiyatları’nda tam bir skandala imza attık...
30’a yakın sporcu dopingli çıktı. Ardından Tarihi Kırkpınar’da da doping skandalı patlaması üzerine tüy dikti.
Şimdi İngiliz gazeteleri yazmaya başladı, “Doping yüzünden Türkiye’nin 2020 Olimpiyat adaylığı riske girdi” diye...
Doping ve ırkçılık Olimpiyat ruhunun asla kabul etmediği şeyler.
Maşallah biz ikisini de yaptık Akdeniz Oyunları’nda...
İngiliz gazeteleri yazdıktan sonra, bu işi de dış mihraklara bağlar mıyız acaba?
Türkiye’nin yükselişini kesmeye çalışanlar Olimpiyatlar’ı vermek istemiyor...
Olimpiyat lobisi işbaşında...
Dopingde CNN ve BBC’nin parmağı var...
Olmaz olmaz deme...
Saygı albümleri
Dünkü yazımda son dönemde yapılan saygı albümlerini eleştirince yapımcılar tepki gösterdi.
“Biz sanatçıları sömürmüyoruz” dediler.
Ben o yazıda tek başına Aysel Gürel için yapılan saygı albümünden söz etmedim...
Kaldı ki bu albümün yapılmasını en çok isteyenlerden biri benim...
Projenin başından beri içindeyim...
Kimlerin olması gerektiği konusunda fikir söyleyen...
Müjde Ar’ın evine gidip Aysel Gürel’in sandığını ilk açan...
Şarkıları ilk dinleyen benim...
Bu yüzden albümde teşekkür edilenler arasında benim de adım geçiyor zaten.
Bir saygı albümü yapılacaksa bunu en çok hak eden isim Aysel Gürel’dir, bunu tartışmam bile.
Bir diğer isim de Onno Tunç’tur.
2007’de Onno Tunç’a yapılan saygı albümüne itiraz ettik mi?..
Benim eleştirdiğim, saygı albümlerinin peş peşe gelmesi, bunun artık sanatçıları sömürmeye dönüşmesi...
Şimdi Müslüm Gürses’e saygı albümü yapılıyor...
Neşet Ertaş’a da yapılacak...
Ferdi Tayfur’a da yapılsın...
Sezen Aksu saygı albümünü hak etmez mi?
Yapılsın da yapılsın saygı albümleri...
Ve bu albümlerde söyleyen sanatçılar hiç para almasın, yapımcılar ceplerini doldursun...
Benim itirazım buna...
Paylaş