Şener Şen’in yolu...

Ne zaman Türk Sineması’nda en komik karakterler, en iyi oyuncular listesi yapılsa Şener Şen hep ilk 10’dadır...
Büyük oyuncudur, liste başıdır, efsanedir...
Şu reklamlar da olmasa Şener Şen’e hasret gidecek Türk seyircisi...
Şimdilerde Aygaz reklamlarında yola çıkıyor ve genç bir oyuncuya hayat dersleri veriyor Şener Şen...
Ben ne kadar hayransam, seyirci olarak o kadar da kırılan biriyim Şener Abi’ye...
En verimli olacağı 50’li yaşlarında kendini emekliye ayırdığı için...
Bugün 74 yaşında Şener Şen...
Haftaya cumartesi (26 Aralık), 74 yaşını bitirip 75’ine adım atacak, Allah uzun sağlıklı ömürlü versin...
Son televizyon dizisi İkinci Bahar’da oynamasının üzerinden tam 18 yıl geçmiş...
İkinci Bahar’da Ali Haydar rolünü oynadığında 56 yaşındaymış...
Bir oyuncu televizyon dizilerine sıcak bakmayabilir, çekim sürelerini, çalışma koşullarını beğenmeyip televizyon işi kabul etmeyebilir...
Buna sonsuz saygım var...
Peki 1996’da çektiği Eşkıya’dan sonra 20 yılda sinemada ne yapmış Şener Şen?
Üç Yavuz Turgul filminde oynamış... Gönül Yarası, Kabadayı (Senaryo Y. Turgul) ve Av Mevsimi...
Av Mevsimi’nin üzerinden bile tam 5 yıl geçmiş...
Son 20 yılda sadece 4 iş yapmış.
Bu süre içinde herhangi bir tiyatro ve sahne çalışması da yok...
Yani biz son 20 yıldır Türk sinemasının en büyük oyuncularından birini, bir büyük ustayı izlemeye hasretiz...
Görmek için 90-100 saniyelik reklam filmleri çekmesini bekliyoruz...
Peki kendisiyle aynı yaşta olan Al Pacino son 20 yılda ne yapmış, ne üretmiş dersiniz?
20’nin üzerinde film, iki-üç TV filmi ve mini dizi... Sahne çalışmalarını saymıyorum bile...
Filmleri içinde mükemmeller de var, çok kötüler de...
Bu Al Pacino’nun oyunculuğunu sorgulatır mı?
Ama Şener Şen sadece Yavuz Turgul’a güveniyor, Yavuz Turgul’a inanıyor, bir tek onunla çalışıyor...
O da 20 yılda üç işte...
Ben seyirci olarak bu yüzden kırgınım işte büyük ustaya, oyunculuğunu bizden kaçırdığı, erken emekliye ayrıldığı için...
Aygaz reklamında Şener Şen genç oyuncuya nasihat verirken, “50’sinden sonra kendini seyirciden saklama evlat” da demeliydi...

Saruhan Hünel’e kısa bir açıklama

Oyuncu Saruhan Hünel, kendisiyle ilgili ağır iddialarda bulunan gazeteci Edda Sönmez’le röportaj yaptığım için beni eleştirmiş...
“Allah’a havale ettim” demiş...
Röportajı “yargısız ve tek taraflı” bulmuş... “Yapanları Allah ıslah etsin” demiş...
Kendi açısından haklıdır çünkü ben hiçbir ilişkinin tek taraflı olduğuna inanmam...
Eminim bu ilişkiyi Saruhan Hünel’in ağzından dinlesek kim bilir neler anlatacak...
Sevgili Saruhan Hünel, seninle hiç tanışmıyoruz...
Edda Sönmez’le de röportaj anına kadar hayatımda bir kez bile karşılaşmadım.
Ne bir meslektaş kıyağı var ortada, ne de bir arkadaş...
O bu konuyla ilgili ilk ve son kez konuşmak istedi, içini döktü...
Bizim işimiz de gazetecilik, kim konuşmak isterse ona teyp uzatırız...
Eğer konuşmak istersen ben ve gazetemin sayfaları sana da açıktır, bilgin olsun...
‘Bir tarafla konuşup, diğer tarafa söz hakkı vermeyen gazeteci’ konumuna düşmemek için bu açıklamayı yapmak istedim...

Teliflere bir itiraz daha var...

Dünkü, “Müzik telifleri çıldırdı” yazım üzerine Fuat Güner aradı.
Telif konularında uzman, yıllarca müzik meslek birliklerinde görev yapmış bir isim. “Kimsenin kendi başına böyle telifler istemeye hakkı yok” dedi...
Programlardan istenen teliflerin tek bir elden yürütülmesi gerektiği konusunda o da benimle hemfikir...
Eskiden televizyon kanalları, müzik meslek birliklerine yıllık bir para öderdi kullanacağı müzikler karşılığında.
İşin içinden çıkamayınca topu yapımcıların üzerine attı...
Eser sahipleri de fiyatı artırdıkça artırıyor şimdi, bakalım nereye kadar?

Ben de şaşırdım...

Kerem Alışık ve Songül Öden gene sabırlı, nezaketi elden bırakmayan bir çiftmiş...
Hiç olmayan bir şeyi yazdılar haklarında...
Kerem, Songül’ü dövüyormuş bu yüzden ayrılacaklarmış diye, buna rağmen çok seviyeli bir tutum takındılar...
Sadece, “Aklıma bile gelmeyecek bir şeyle suçlanmak karşısında çok şaşkınım” dedi Kerem Alışık...
Kerem’i yıllardır tanırım, kadın-erkek demeden insana karşı son derece yumuşak, saygılı ve uyumlu biridir...
Böyle bir şeyle suçlanmasında Kerem kadar ben de şaşırdım... Bugün’deki magazinci arkadaşlar neye dayanarak böyle bir haberi yaptılar anlamadım...
Önceki gün galası yapılan Frankenstein makyajıyla gece karşınıza dikilse hak ettiniz arkadaşlar...

Dijital kirlilik

Paris’te saldırının olduğu kafelerden birinin önünde yıllar önce çekilmiş bir fotoğrafım var... En azından benim aklımda öyle kalmış.
Belki de o kafe de değil, yanlış hatırlıyorum...
Ama gel de bul...
Binlerce fotoğraf ve video, oraya buraya atılmış kişisel görüntülerimizle yaşıyoruz artık...
Ne iCloud ne de fotoğraf arşiv programları bu kadar çok görüntünün altından kalkabilir...
Her birimizin kişisel görüntü arşivi, onbinlerce kitabın olduğu büyük bir kütüphane gibi oldu...
Neyi nasıl istifleyeceğimizi (tarih olarak istiflemek bile işe yaramıyor) bilemediğimiz gibi, aramaya kalktığımızda da bulamıyoruz...
Tam bir dijital kirlilik çağındayız...