Saner Ayar, Çalık’a büyük ayıp etti...

Geçen hafta medyada örneği az rastlanır bir olay yaşandı.

Show TV’nin Genel Müdürü Saner Ayar, atv ile anlaştı...

Buraya kadar bir şey yok, bütün profesyoneller gibi Saner Ayar da anlaştığı rakip kuruma gidebilir.

Ancak profesyonelliğin ilk kurallarından biri, rakibe ve kendi kurumuna saygıdır.

Saner Ayar bu kuralı ihlal etti.

atv’ye geçmek için Ahmet Çalık’la Serhat Albayrak’la görüştü, sonunda anlaştı, karşılıklı el sıkışıldı...

Hatta atv binasına gidip grubun reklamcılarıyla toplantı bile yaptı Saner Ayar...

Hatta atv, nasıl olsa Saner Ayar’la anlaştık diyerek genel müdürü Fatih Ediboğlu’yla yollarını ayırdı...

Tüm bunlardan sonra geri dönüş olur mu?

Olmaz!

Olursa da onun adına başka şey derler ama Saner’le dostluğumuz var ben diyemem.

Tam bu noktadan bir gece operasyonuyla Show TV’ye geri döndü işte Saner Ayar...

Daha önce de benzer krizler çıkmış, Saner Ayar gidiyorum kartını oynayıp kalmış, rakip kanallarla görüşmüş ancak iş hiç bu kadar ileri gitmemişti.

Show TV ve Karamehmet araya girip son anda bir kez daha ikna ettiler Saner Ayar’ı...

Ayar’ın Çalık’a yaptığı ayıp ise unutulmayacak şekilde hafızalara kazındı.

Not 1: Olan atv’ye oldu, hem Saner Ayar’dan büyük kazık yediler hem de genel müdürsüz kaldılar.

Not 2: Bu olayların hiçbiri olmadan yazdığım, “Ediboğlu atv’den gider, Saner Ayar Show TV’de kalır” tahminim de böylece tam tutmuş oldu. Ama böylesi bir vücut çalımını ben de tahmin edemezdim.

Saner Ayar’ın Show TV’de kalması için iki neden...

1- Patrondan mali sıkıntının giderileceğini sözünü bu sefer kesin olarak aldı. Yılbaşına kadar Show TV’ye para kaynağı yaratılacak.

2- Gideceği hiçbir kanalda Show TV’deki gibi rahat olamayacağını anladı. Show’da reklam, finans, her şey Saner’in kontrolünde, bu özgürlük başka yerde yok.

Haftanın dedikodusu: Göksel sahnede topless

Geçenlerde Göksel, büyük bir şirketin Antalya’da hafta sonu yaptığı toplantıda sahneye çıkmış.

Şirketin yöneticileri, patronu, üst düzey çalışanlarının karşısında şarkılar söyleyen Göksel, straplez elbisesiyle de göz kamaştırmış.

Ne var ki o güzel elbise Göksel’in danslarına dayanamayıp bir anda yarı beline kadar inmiş sahnede...

Bir anda sahnede iki göğsü birden açık kalan Göksel ne yapacağını şaşırmış, göğüslerini elleriyle kapatıp kendini kulise zor atmış.

Bir süre sonra tekrar sahneye dönüp şarkılarına devam eden Göksel, programını moralsiz bir şekilde bitirdikten sonra da kuliste sinirden hüngür hüngür ağlamış.

Bunu bana anlatan yönetici arkadaşıma gazeteci refleksiyle ilk olarak “Fotoğraf var mı” diye sordum.

“Ne yapsaydı, koskoca patronlar yöneticiler cep telefonlarını çıkarıp Göksel’i mi çekselerdi” yanıtını verdi...

Göksel’in şanssızlığı şansı olmuş yani, bu kaza bir konserinde meydana gelse şimdi ‘topless’ fotoğrafları her yerdeydi.

Iphone çalar!

Bu fotoğrafı bir arkadaşım çekti.

Eski model arabasında bulunan kaset çalara, Iphone telefonunu yerleştirmiş, müzik dinliyor...

“Teyp çalışmıyor, zaten artık kaset de bulmak imkansız, ben de Ipohone’a yüklediğim müzikleri arabada böyle dinliyorum” dedi.

Tam Türk işi çözüm yani...

Geçen hafta Brezilyalılar’ın günlük hayatta buldukları eğreti çözümlere ‘gambiarra’ dediklerini yazmıştım ya, bizde de bu işin bir adı olmalı...

‘Türk aklı’ falan diyoruz ama yeterli değil.

Bu arada Iphone, arabada nereye koyacağımızı bilemediğimiz telefonlar için bir kılıf çıkarmış.

Torpidoya, cama, kapıya nereye koyarsan koy yapışan bir maddeden üretilmiş bir kılıf bu.

Telefon koyduğun yerden ne kayıyor ne düşüyor.

Arabanın içinde telefona çok kolay ulaştığınız gibi bu tür ‘ıphone-çalar’a da ihtiyaç bırakmıyor.

Yüzde kaç?

Yüzde 100

Reytinglerde ilk 100’e bile girmeyen programları yayından kalkanların “Yayından kalkmadı ben bitirdim” diye açıklama yapma oranları...

Yüzde 70

Bu hafta sonu vizyona giren Gecenin Kanatları filminin gişede batma oranı...

Yüzde 60

Okan Bayülgen’den sonra Cüneyt Özdemir’e de ayar veren Yeşim Salkım’ın gireceği ağız dalaşlarında kazanma oranı...

Yüzde 50

Ece Vahapoğlu’nu savunduğum yazıdan sonra mail atıp, Ece’yi haklı ya da haksız bulduklarını söyleyen okurların oranı...

Yüzde 27,5

Toplu hücum, toplu savunmayı yanlış anlayıp topluca otel odasına kapanan Fenerbahçeli futbolcuların ilk 11’deki oranı...

Yüzde 20

Özcan Deniz’in, Kenan-Kıvanç kıskacından kurtulup, yeniden şaşalı Asmalı Konak günlerine dönme oranı...

Yüzde 15

İstanbul’a gelen Kayıp Sembol’ün yazarı Dan Brown’la tanışmayan gazeteci oranı (biri de benim, davetli olduğum halde gidemedim)

Yüzde 10

Saner Ayar’ın arabayla Zincirlikuyu’dan Beşiktaş’a inerken kafasını sağ tarafa çevirip pencereden dışarı bakma oranı (İstanbul’u bilmeyenlere; orada atv binası var)

Rıdvan’la saç bakımı

Rıdvan Dilmen’in alamet-i farikalarından biri ortadan ayırdığı uzun düz saçlarıdır.

Futbolculuk yıllarında, unutulmaz driplingleri sırasında savurduğu saçları karizmasına karizma katmıştı Rıdvan’ın...

Bugün de ekranın en etkili yorumcusu olarak televizyonda konuşurken bile saçlarını ‘konuşturuyor’...

‘Sarı fırtına’ Metin Tekin bile saçlarından vazgeçerken o yılarca hep aynı stilde kaldı.

Onun yaşındaki erkekler saç dökülmesi ve beyazlarla uğraşırken, onun nasıl olup da saçlarını böyle koruduğunu merak ettim.

Geçen hafta televizyonda konuğum olduğunda soracaktım bu soruyu aslında.

Canlı yayın telaşıyla soruyu atlayınca, yayın sonrasında sordum.

İşte Rıdvan’ın saç bakımıyla ilgili bilinmeyenler.

Hayatın boyunca hiç değiştirdin mi saçlarını?

Asla, hep bu modeldi. 5-6 yaşlarındayken saçlarım kirpi gibi dimdikti. Yıllarca her gece annemin Vogue marka kadın çoraplarını başıma geçirip yattım, sonra böyle oldu, modelini de hiç değiştirmedim.

48 yaşına geldin, dökülmüyor mu?

Bu konuda şanslı erkekler arasındayım, hiç dökülmüyor saçlarım.

Beyaz var mı peki?

Arada tek tük var ama belli olmuyor.

Hiç boyattın mı saçlarını?

Hayır.

Günün birinde beyazlar artarsa boyatır mısın?

Asla boyatmam, ne yapayım o zaman da beyaz saçlarımı uzatıp, ortadan ayırırım.

Özel bir bakım uyguluyor musun?

Futbolculuk yıllarımdan beri özel bir bakımım yok. Eskiden maçtan sonra sabun şampuan ne bulursak yıkardık. Şimdi her sabah saçlarımı şampuanla yıkayıp çıkarım. Bir gün yıkamazsam havası bozulur, kendimi kirli hissederim. Sadece şampuanımı değiştirmemeye özen gösteriyorum. Özel bir şampuan değil ama hep aynı şampuanla yıkarım saçlarımı.

Kıvırcıklar düze, düzler kıvırcık saça özenir. Başka bir model saçın olsun ister miydin?

Hiç istemezdim. Hayatım boyunca tarağım olmadı benim, saçlarımı hiç taramadım. Bu yüzden saçlarımdan çok memnunun, yıkayıp çıkıyorum öyle dolanıyorum ortalıkta...
Yazarın Tüm Yazıları